Kalpten zikir

Zikir, Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluştur. Zikir, dil veya kalple ya da her ikisiyle beraber yapılır. Kuran’da, Allah’ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam çokça zikir ve tespih edilmesi emredilmiştir. 

BİR BÜTÜN OLMALI

O’nun zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış, Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden önemli sayıldığı ifade edilmiştir. İbadetlerin sıhhati için belli şartlar gerektiği halde zikir için hiçbir şart bulunmaz. Gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli abdestsiz zikir yapılabilir.

CENAB-I HAKKIN MURADI

En faziletli zikir, kalp ve lisanla birlikte yapılan zikirdir, yani dilin kalpte olanı ortaya koymasıdır. Cenab-ı Hakk’ın, kullarından muradı, dildeki zikrin kalple buluşması, kalbin nurlandıktan sonra aklı kuşatması, o aklın idaresinde azaların, beden ve ruhun rızaya uygun şekilde zikrin hedeflerine koşmasıdır.

MUHABBETİ TAZELER

Bunlardan birisi eksik kalırsa o kişinin ahlaki gelişimi ve tekâmülü eksik kalır. İşi güzel yapmak, çocuklarla ilgilenmek, yetimler ve öksüzlerle yardımlaşmak, hasta bakmak, sadaka vermek, müminlere tebessüm etmek vb. davranışların hepsi, gönülde Allah muhabbetini tazeleyen zikirlerdir.

BİZ SUSSAK VÜCUT KONUŞUR

İnsanların yol üstünde bulunan bir çöpü veya taşı alıp kenara koyması da zikirdir. Tüm bunlar karşılığı sadece Allah’tan beklenerek yapılırsa dil suskun bile olsa azalar ve vücut zikreder. Dil, zikir ve bu fikirler bir şuurla koordine olurlarsa bunu başaran kişi bütün benliği ve varlığıyla Allah’ı zikretmiş olur. Hizmetler ne kadar çeşitli olursa, Allah Teâlâ’nın da isim ve zikir tecellileri o kadar çok olur ve kişinin olgunlaşmasına, her birinin ayrı ayrı katkısı ve güzelliği olur.  İbadet ve hizmet de fiili olarak zikirdir.