Baş dille tartılır!

Dil üzerine o kadar çok atasözümüz vardır ki, her birinin de ders vericiliği, nasihat mahiyeti inanılmaz zengindir!

Bugün, şöyle bir etrafıma baktım ve uzunca zamandır bu ata sözlerimizin cemiyet hayatımızdan elini eteğini çekmiş olduğunu gördüm!

Kime mikrofon uzatılsa, kim bir yükselti bulsa, açıyor ağzını yumuyor gözünü!

Stadyumda, lokantada, okulda hatta cami avlusunda insanların bir birine takındığı üslubu, kullandığı kelimeleri görünce insanın tüyleri diken diken oluyor!

Ülke olarak çok az bir kelime hazinesiyle konuşmamız bile tehlikeyken, şimdi o az kelime hazinesinin de yerini emojiler aldı, derken ortada sadece nida, küfür, hakaret içeren kelimeler kaldı!

Üslupsuzluk olağanlaşmanın da ötesine geçti, adeta en itibar edilen şey haline geldi!

Bundandır ki, ortada ne konuşulacak bir mesele ne de bir mesele üzerine dinlenecek konuşan kalıyor!

Haliyle, konuşması gerekenler de bir köşeye çekilip, ortalıktaki gürültüye kulaklarını tıkamak zorunda kalıyorlar!

Oysa, içte ve dışta erbaplarını dinlemek, ders almak, üzerine düşünmek, varsa bir fikrimiz ikrar ermek zaruretinde olduğumuz o kadar çok mesele var ki!

Geçenlerde İstanbul Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu bir haber kanalındaydı, herkes gibi bendeniz de İstanbul, dolayısıyla ülkemiz için ehemmiyet arz eden Kanal İstanbul için söyleyecekleri var beklentisiyle televizyonun karşısına geçtim!

O da ne, aklımda, “Bakın ben size bir şey söyleyeyim! Bakın ben size bir başka şey söyleyeyim! Bakın bakın ben size bir başka şey söyleyeyim” lerden başka dediği bir şey kalmadı!

“Bakın ben size bir şey söyleyeyim” dedikçe açtım kulaklarımı ve sonunda dayanamadım kendimi tutamayıp,  “Eh Başkan, söyle Allah aşkına! Bir tek şey söyle” dedim!

Ha, Sayın Başkanın hakkını yemeyeyim bir de, “Bilim insanı” yla ilgili bir sözü oldu ki..!

Elbette, bilim denince akan sular durur, tam bilim adına ne diyecek derken, o ara programa bir bilim insanı bağlandı Prof. Dr. Celal Şengör ve devamında  Sayın Başkan yine, “Bak ben size bir başka şey söyleyeyim mi” diye başlayıp,  “Kanal İstanbul korkulan İstanbul depremini tetikleyecek” demez mi?

İstanbul’da yaşasın yaşamasın herkes gibi bendenizin de yüreği ağzına geldi!

Bırakın ülkemizde, özellikle jeoloji alanında, deprem alanında belki de dünyadaki on kişiden biri olan Sayın Prof. Dr. Celal Şengör Hoca verdiği örneklerle Kanal İstanbul’un depremi tetiklemeyeceğini bir kez daha söyledi!

Aman Allah'ım, bunun üzerine Sayın Başkan öyle bir dille, öyle bir üslupla başta moderatör olmak üzere herkesi öyle bir azarladı ki…

Bakar mısınız söylediğine, “Ben buradayken Celal Hocayı bağlayamazsınız! Ben herhangi biri değilim! Ben on altı milyonluk İstanbul’un başkanıyım”!

Bırakın bir belediye başkanı, sıradan bir insan bile, bir bilim adamına hele hele sizin bilgisizce iddianıza bilgisi ve donanımıyla cevap veren birine, saygı duyup nedamete gelip teşekkür eder!

Sayın İmamoğlu’nun kullandığı dil bendenizi korkutuyor!

Sanki, Sayın Başkan telaşlı bir plan içerisinde!

Sanki sanki…

Dilim varmıyor demeye…

Oysa, ne güzel demiş atalarımız, “Baş dille tartılır”!

En çok sevdiğim atasözü de, “Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur”.