Biz çift başlı kartalız! 

Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Bey, ‘’Yeni Asya açılımı’’ dedi, ortalık yine hararetlendi! 

Önce, Dışişleri Bakanımız neler demiş ona bir bakalım, “Türkiye Avrupalı olduğu kadar Asyalı da. Türkiye’nin bir yüzü Avrupa’ya bakarken diğer yüzü mutlaka Asya’ya bakmalı. Tek taraflı, tek kutuplu dünya düzeni artık çok geride kaldı. Türkiye bulunduğu coğrafi konumu sonuna kadar kullanmakta kararlı. Bunu da stratejik güce dönüştürmek için yeni Asya açılımını başlatıyor ”! 

Peki, ortalığı velveleye verenler ne diyor? 

Buyurun, Batı müziği dinleyen, Batı’dan giyinen, her fırsatta Batı’da sanat faaliyetlerini takip edip, Batı’nın kalite şaraplarını yudumlayıp, bunu da köşesinde ballandıra ballandıra yazan (Kaldı ki Anadolu coğrafyasının şarapları Batı’nınkileri aratmaz) Ertuğrul Özkök, “Bense sevmedim bu cümleyi... Hiç sevmedim. Çünkü ülkemin geleceğini, çocuklarımın istikbalini hep Batı’da gördüm. Oradan üç-beş kişiye kızdım diye, oradan üç-beş kişi bana haksızlık etti diye, istikametimi değiştirmeyi hiç düşünmedim’’ diyor! 

Sayın Dışişleri Bakanımızın ifade ettiği, ‘’Yeni Asya Açılımı’’ ifadesini de getiriyor, Doğu Perinçek’e dayandırıyor! 

Konu hakkındaki ifadelerine merhum Nazım Hikmet’in meşhur Kuvayı Milliye şiirinden alıntı yaparak, “Bir Kurtuluş Savaşı destanıydı o dizeler”le devam edip, “Ve o Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, bir yandan işgalci Batı ülkeleriyle savaşırken bile, bize Batı’yı işaret etmişti’’ diyerek bitiriyor! 

Hani deveye sormuşlar, ‘’Neren eğri’’ diye, deve de, ‘’Nerem doğru ki’’ diye cevap vermiş, hatırlayın salı günkü, ‘’Bugün birbirimize sövmemeyi başaralım’’ başlıklı yazımı, orada Lozan’ın yürürlüğe girmesinin yıldönümü münasebetiyle bir tahlilde bulunup, yaşadığımız hayatı hikâye diliyle yorumlayamazsak gerçeği bulamayız yorumunda bulunmuştum ya, işte o hesap! 

Sayın Özkök mesleki duayenliğine hiç yakıştıramayacağım bir şekilde, tıpkı yıllar öncesinde Arap kardeşlerimizin özellikle Sarıyer civarında ev kiralamalarında takındığı tavrı, bu açılıma da takınmış! 

Oysa, o tarihlerde Antalya’nın beldelerinde Alman, İngiliz muhtar adayları çıkarken ve bu duruma ses çıkarmak bir tarafa methiyeler düzerken! 

Aslına bakarsanız, Sayın Özkök’ün bugünkü yaşadığı çelişki, yazısında da ortada! 

Nazım’ın Kuvayı Milliye’sinden, “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim...” dizelerini yazıp devamında da, ‘’Bir Kurtuluş Savaşı destanıydı o dizeler..’’ ifadesini yazarken, bugünün tıpkı Nazım’ın Kuvayı Milliye şiirini yazdığı, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Kuvvacıların da zaferle taçlandırdıkları günlerin intikamının alınmaya gelindiği günler olduğunu görmemesidir! 

O mısraların öncesinde Nazım, Kuvayı Milliye şiirinde bakınız ne diyor, 

... 

Şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü. 

Ve Çukurova, 

kıyasıya düzlük, 

uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya 

ve Seyhan ve Ceyhan 

ve kara gözlü Yürük kızı, 

gördü mavi üniformalı Fransız'ı. 

... 

Bugün aynı İtalyan, aynı Fransız 100 yıl sonra Mersin Kıbrıs arasında! 

1919, 1920,1921,1922’lerde Kurtuluş Savaşı’nın zaferle neticelenmesinde ta Hindistan’dan, Buhara’dan gelen paraların, Azeri anaların parmaklarından çıkarıp evlatlarıyla yolladıkları alyanslarının, Rusların hakkı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır! 

Biz, Anadolu’ya gelen, bir başı Asya’ya, diğer başı Avrupa’ya dönmüş bir çift başlı kartalız!