Yayın Tarihi:
17 Şubat 2017 Cuma 00:00:00
Çin'e yanaşan Almanya ve AB'nin demokrasi komedisi
Almanya güdümündeki Avrupa Birliği Nisan veya Mayıs ayında Brüksel’de Çin yöneticileriyle ortak bir toplantı yapmaya hazırlanıyor. Reuters ajansının analizine göre amaç dünyanın ön plana çıkan güçleri ABD, Rusya ve Türkiye birlikteliğine karşı Çin’le işbirliğidir. Bu üç ülke liderlerinin üçünü de diktatörlükle suçlayan Avrupa’nın komünist tek parti rejimiyle yönetilen Çin’e olan bu ani yakınlaşması tek kelimeyle komik. Yıllardır uluslararası siyaseti ortak değerler paylaşımı olarak gördüklerini söyleyen Avrupalılar piyasa değerlerine her hâlükârda boyu eğeceklerini göstermiş oldular.
Yaşlı Avrupa rahatsız
AB, Trump’ın seçilmesinden son derece rahatsızdır. On yıllar boyunca ABD şemsiyesi altında refah toplumu içinde yaşayan, askeri harcamaları kısıtlayan, dünya olayları konusunda sorumsuzca gevezelik yapan Avrupalı liderler kendilerini şımartan küreselci Amerikalılar'ın çöküşüyle şimdi yeni bir destek arayışına girmişlerdir.
Her yıl Temmuz ayında düzenlenen AB-Çin zirvesini bu kez genişleterek bir an önce toplamak isteyen Avrupalıların bu talebine henüz Çin’den bir yanıt gelmemiştir. AB, Çin’le birlikte ortak bir bildirge yayınlamak istediğini ifade etmiştir. Bu bildirgede serbest ticaret, uluslararası işbirliği, sermaye, ürün ve kişilerin serbest dolaşımı konuları bulunacakmış. Bu şekilde korumacı ve içe dönük bir ekonomiyi arzu eden Trump’a karşı ortak bir tavır alınacakmış.
Çin’i kandırabilirler mi?
Avrupalılar bu iddialı girişimlerinde Çin Başkanı Şi Cinping’in Ocak ayında küreselcilerin Davos toplantısında yaptığı konuşmaya güveniyorlar. Ancak bu konuşmanın ABD’nin kuracağı gümrük duvarlarından paniğe kapılan Çinlilerin taktik bir tavrı mı olduğu, yoksa Çin’in başka planları mı bulunduğu bilinmiyor.
Reuters’in haberine göre AB Komisyonu'ndan biri şöyle demiş: “Bu ilk zirvede Çin ABD’ye bir mesaj verecek ve benim Avrupa’da arkadaşlarım var” diyecek. Tabii Avrupa’nın akıllı (!) uzmanları Çin’in “Avrupa’da arkadaşlarım var” demek için ne talep edeceğini hesaplıyorlar mı, o da bilinmez. Ancak şurası belli ki Çin, Avrupa sanayisini olduğu gibi kendi topraklarına taşımadan onlara en ufak bir taviz bile vermeyecektir. Avrupa’daki iş alanlarının yok olması küresel sermayeyi ve “dünya vatandaşı” milyonerleri rahatsız etmez ama Avrupa halkları buna ne der, işte orası çok kuşkuludur.
Dünya sizden çok büyük
Avrupalı yetkililer ayrıca Reuters’e Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarda Çin’e işbirliği teklif edeceklerini söylemişler. Bu alanda ABD’ye karşı Çin’le beraber hareket etmek arzusundalar. Ayrıca Suriye’de yaptıkları işbirliğiyle ön plana çıkan Rusya-Türkiye ikilisine karşı da destek isteyeceklermiş.
Avrupalılar Türkiye ve Rusya’nın Birleşmiş Milletler’e mayın döşediklerini söylüyorlar, anlaşılan yıllardır babalarının çiftliği gibi kullandıkları bu örgüte karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dünya 5’ten büyüktür” demesini hazmedememişler.
AB Komisyonu yetkilileri Çin konusunda çok ilginç bir mantık yürütüyorlar. Hem Çin’in demir-çelik ihracatından son derece rahatsızlar ve Güney Çin Denizi’ndeki adaların silahlandırılmasına karşılar ve de Şi Cinping’in otoriterleştiğini söylüyorlar. Ama aynı zamanda diyorlar ki: “Trump’ın AB’den ayrılan İngilizleri överek Avrupa’yı aşağıladığı bir sırada Çin birçok kez kuvvetli, istikrarlı ve birlik içinde bir Avrupa istediğini söylemiştir, bizim için önemli olan budur”. Demek ki neymiş, demokratik değerler tamamen hikâyeymiş! Türkiye’yi yönetenler de bu mantığı artık anlamalı ve güçlü bir Türkiye amacını halka daha iyi anlatmalı.
Çin pazarlıkta
Çinli yetkililer bu son görüş hakkında ne düşündüklerini soran Reuters muhabirine “biz çok kutuplu bir dünya istiyoruz, böyle bir dünyada AB’nin de yeri var” demişler, başka ne desinler?
Ama Çin’deki Renmin Üniversitesi’nin Uluslararası Çalışmalar Okulu’ndan Cin Canrog ise “Avrupa küreselleşmenin tersine dönmesini istemiyor. Eğer Anglosakson dünyası küreselciliği bırakırsa, ümit ederiz ki Çin ve Avrupa buna birlikte devam ederler” şeklinde konuşuyor. Bu da tabii Avrupa’nın Çin tarafından yenilip yutulması anlamına gelir ki AB Komisyonu’ndakiler büyük AB şirketleri ve sermaye adına buna razı olsalar da Avrupa milletleri tabii ki bunu reddedecektir. Belki de zaten bir-iki yıl ömrü kalmış olan AB’nin çöküşü bu tür çılgınca önerilerle çabuklaşacaktır.
İşte küreselleşme bu
AB Komisyonu kendi kamuoyunu ikna için Çin’den Avrupalı şirketler için serbest çalışma ve bir miktar elemanı Çin’e götürme hakkı istiyor, Çin bunu kabul ediyor yalnız Çin sermayesinin Avrupa’daki şirket alımlarına engel konulmaması şartıyla. Çünkü gerçekte AB’nin Çin’e önerdiği küreselleşme, şirketlerin karar mekanizmaları ve teknolojik bilginin Avrupa’da kalması şartıyla olan bir küreselleşmedir. Yani AB, Çin’in taşeronluk yapacağı bir alicengiz oyunu öneriyor. Çin ise bu oyunu görüp, teknoloji sahibi AB şirketlerini parasıyla satın almak isteyince liberal kapitalizmin o yüce ilkeleri hemen rafa kalkıyor tabii. İşte AB değerleri de budur.
Uzun sözün kısası, çoktan batmış olan küreselci sistemi AB’nin Çin’le beraber yürütmesi bir hayaldir. Dünyanın hasta adamı AB giderek “bunak adam” haline geliyor sanki!