Yayın Tarihi:
15 Eylül 2017 Cuma 00:00:00
Jant üzerinde giden Amerika
İrma kasırgası Amerika’yı vurunca ortaya öylesine inanılmaz ekonomik gerçekler çıktı ki liberal ekonominin en inatçı savunucuları bile pes demek zorunda kaldı. Su karaborsası, kaçak yakıt satışı, uçak bileti fiyatlarının zirve yapması…
Piyasaymış
Tabii, bunlar arz ve talep yasalarının olağan sonucudur. Eh, mademki büyük ekonomi uzmanı geçinen liberal profesörler “insan insanın kurdudur” dediler, o halde parası olan Florida’dan kaçmalı, parası olmayan da boğulup gitmeliydi, değil mi? Ve de suyu parası olan içmeli, yemeği önceden stoklayanlar yemeliydi. Peki, normal zamanlarda bile iki yakasını bir araya getirmekte zorlanan yoksulları kim koruyacaktı?
Toplumu bir arada tutan, devletin ekonomi de dâhil her alanda alması gereken adil önlemlerdir. Sosyal adalet yoksa toplum da yavaş yavaş çürür ve ortadan kalkar. ABD’de yaşanan da budur. Afet sırasında sık sık rastlanan yağma olayları, hırsızlıklar ve aşırı şiddet bunun işaretidir.
Ya sosyal adalet ya da polis devleti
Devletsiz toplum ayakta kalamaz. Sosyal ve ekonomik yönü olmayan bir devlet, toplumu ancak dolaysız ve dolaylı şiddet yöntemleriyle ayakta tutabilir. Hapisteki insan oranının ABD’de dünya ortalamasının 10 misli olmasının nedeni budur. Her yıl yüzlerce siyah Amerikalının köşe başlarında polis tarafından kurşunlanması da bundandır.
Ancak sosyal adalet olmayan ülkelerde uygulanan bir başka yöntem de bürokratik-teknolojik devlettir. ABD, internet, sosyal medya, kameralar ve bilgi teknolojileriyle insanları robotlaştıran devasa bir baskı rejimidir, ABD’nin insanların beyinlerini esir almak için kullandığı yöntemler Nazi Almanyası’na bile taş çıkartır.
Ne oldu?
Şimdi İrma Kasırgası’ndan sonra ortaya çıkan duruma örneğin Joe Carter gibi liberal ekonomistler müdahaleci yöntemler öneriyorlar. Hükümet felaketzedelere afet sırasında kuponlar dağıtmalıymış, halk da bu kuponlarla ürünlerin olağan fiyatıyla zirve yapmış fiyatları arasındaki farkı ödemeliymiş. Tabii bir liberalin aklına ilk gelen vergi mükelleflerinin parasıyla yine üçkâğıtçıları ve karaborsacıları finanse etmek oluyor.
Amerikan liberal sisteminde sigortalar da vatandaşın derdine derman olmuyor. 1968 Yılında Meksika Körfezi’nde meydana gelen bir kasırgadan sonra ABD sigorta şirketleri sel baskınlarını sigorta etmemeye başlamışlar. Bunun yerine sigortayı devlet yapmaya başlamış, fakat o da ciddi uygulanmadığından pek etkili olmamış.
Yapay ve sapkın bir liberal ideoloji çerçevesinde şekillenmiş olan ABD toplumu doğal afetler sırasında tamamıyla iflas etmektedir. Gerçi yer yer bazı insanlık kalıntılarına rastlanmakta, enkaz haline gelmiş “özgür” birey ruhlarında bir ışık yanmaktadır. Direnen aile ilişkileri, arkadaşlıklar hele hiç birbirini tanımayan insanlar arasında nadiren de olsa görülen felaketzede dayanışmaları insanın içini ısıtmaktadır.
Değerlerin direnişi
Sel baskınından kurtulan ailelere otellerinde muhteşem bir ziyafet çeken otelci Andrew ailesi medyada günlerce konuşulmuştur örneğin. Bazen işi unutup başka değerler üzerinde düşünmenin gereğini Amerikalılar doğal afetler sırasında anlamaktadırlar.
Meczup liberaller
İrma felaketinin son günlerinde tüm Florida’da karaborsa fiyatları konusunda 8 bin kadar dava açıldığı kaydedilmiştir. Liberal ekonominin Milton Friedman ekolünden çılgın ve meczup taraftarları arasında bu hayâsızlığın yararlı olduğunu savunanlar bile vardır. Örneğin Matt Zwolinski adlı biri şöyle diyor: “Farz edelim ki afet sırasında bir otelin oda fiyatları ikiye katlandı. Zengin ve geniş bir aile bu nedenle iki oda yerine bir oda işgal edecek, geri kalan odaya da başka bir aile yerleşebilecektir.”
ABD Medyası bu teoriyi İrma afeti çerçevesindeki pratikte kontrol etmiştir. İşler hiç de liberal ekonomistin sandığı gibi gelişmemiştir. ABD toplumunda gelir dilimleri arasındaki fark o kadar açıktır ki, parası olanlar için fiyatların ikiye katlanmasının hiçbir etkisi olmamıştır. Zengin aileler beklenenin tam tersine tek odaya sıkışmak yerine fiyata bakmadan her zamanki tercihlerine devam etmişlerdir.
Hep para, hep para
Afet döneminde zaten bir otel fiyatlarını yüzde 100 arttırınca diğer oteller de aynısını yapmışlardır. Bu arada yoksulların tercihinde de bir değişiklik olmamıştır. Aslında otellerdeki doluluk oranında bile pek büyük bir fark görülmemiştir. Parası olmayanlar zaten otele gidememiş, otele gidip orada kalanlar ise bunun nedenini uçak biletlerindeki pahalılık yüzünden başka yere kaçamamak şeklinde açıklamışlardır. Yani tercih değil olanaksızlık söz konusudur.
Sonuçta gerçek yaşam liberal teorilerden tamamen farklıdır. Öyle piyasayı belirleyen bir görünmez el, mantıklı kurallar falan yoktur, daha doğrusu tek bir mantık vardır güçlünün gücü yettiğini ezip geçmesi ve bu gücü birisi gelip kendisine “dur” diyene kadar hiçbir kaygı duymadan kullanması.
Saadet zinciri
ABD, bütün dünyayı askeri gücüyle korkutup, kendi para birimi doları dünya ticaretinde zorla dayatarak ülkesinde bir saadet zinciri yaratmıştır. Ama hem devleti, hem özel sektörü, hem de tüketicileri gırtlaklarına kadar borçludurlar. Şehir argosuyla ifade edecek olursak Amerika “jantın üzerinde” gitmektedir. O nedenle bir tek doğal afet bin bir türlü makyajla kapatılmış gerçekleri insanlara gösteriyor. Amerika işte bu!