0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Rusya bizim için nedir? 

Rusya’ya bakışımız tarafsız olamaz. Kuzey komşumuzla önemli bir bölümü düşmanlık ve savaşlarla dolu olan ortak bir tarihimiz var. Ülkelerin ve kültürlerin tarihsel bir devamlılık içinde bulundukları gerçeği bizim için de, Rusya için de doğrudur. Türkiye Osmanlı’nın devamıdır. Lenin ve Stalin gibi milliyetçi liderlerin yönettiği Sovyet komünizmi de Çarlık Rusya’sının devamıdır ve de Putin’le birlikte eskiye tamamıyla geri dönüş başlamıştır. “Putin Suriye’de Ortadoğu Hıristiyanlığını korumak için savaşıyor!” diyen Patrik Vladimir Kiril’in son konuşmaları da bunu doğruluyor. 

Patrikten Stalin’e övgü 

Patrik Kiril ve Putin son yıllarda resmi toplantılarda sık sık beraber görünüyorlar. Çar Putin ve Rasputin olarak adlandırabileceğimiz bu ikili geçtiğimiz Kasım ayında Kızıl Meydan’a yakın bir Çarlık binasında İki Dünya Savaşı’nı birlikte anan bir sergi açtılar. Bilindiği gibi bu savaşlardan birine Çarlık, diğerine Komünist rejim katılmıştı. Rusya Patriği burada yaptığı konuşmada Stalin’i övdü ve aynen şöyle dedi: “Daha önceki kuşakların, 1920’lerde 1930’lardaki büyük başarıları olmasaydı modern Rusya asla var olamazdı. Onlar sadece toprağı sürmekle kalmadılar, fakat sanayide, bilimde ve ülkenin askeri gücünde büyük atılımlar gerçekleştirdiler.”  Kiril, o dönemdeki bazı olumsuzlukların olumlu şeyleri inkâr etmeye yol açmaması gerektiğini söyledi. 

Lenin ve yeniçeriler 

Rusya işte budur ve Rus liderleri Türkiye’ye her zaman kendi kültürlerinin penceresinden bakmışlardır. Örneğin komünist lider Lenin, tarihin gelmiş geçmiş en zalim rejimlerinden biri olan Çarlığın polislerinin solcu eylemleri bastırmaktaki acımasızlıklarını anlatırken “halka Yeniçeriler gibi saldırdıklarını” söyler. Ne kadar ilginç, değil mi? Herhangi bir Türk solcusu polisin halka “Moskof askeri” gibi saldırdığını söylemiş olsaydı, adamın ne milliyetçiliğini bırakırlardı, ne de faşistliğini. 

Aynı şekilde, bugün Putin yayılmacı Çarlık rejimini diriltmek isterken bizim sol liberaller bunu bir yana bırakıp kendini savunan Türkiye için habire Osmanlı’ya geri dönüş tehlikesinden dem vururlar. Türkiye Ermenistan gibi bir Rus uydusu olmayacağına göre yayılmak isteyenlere karşı elbette gereken tepki de verilecektir.    

Rusya’ya milli ve yerli gözle bakmak 

Neden sol liberal aydınlarımız, kendi halklarını kötülerken hep yabancıları örnek alır, onların gözündeki merteği görmez de bizim gözümüzde çöp ararlar?  Çünkü Batıyı taklit ederken bile onun iyi yanlarını değil irrasyonel yanlarını, özellikle İslam ve Türk düşmanlığını öğrenmişlerdir. Zaten yukarda verdiğimiz Lenin örneğinden de anlaşılacağı gibi, hiçbiri Lenin’i veya Marks’ı kendi tarihsel dönemi içinde, yabancı dillerden okuyarak, objektif olarak incelememiştir. Hiçbiri Rusya’nın yakın tarihine yerli ve milli bir gözle bakamamıştır. Bir kısmı bir Rus komünisti gibi körü körüne Stalin’i desteklemiştir ki, onun Türkiye’nin en büyük düşmanlarından biri olduğunu görmemişlerdir. Diğer bir kısmı da Anglosakson gözüyle ve CIA’nın antikomünist yayınlarına bakarak körü körüne Stalin düşmanlığı yapmıştır ki, Anglosaksonların Türkiye’yi nereye yöneltmek istedikleri açıktır. Bu konuda, araştırma yapmak isteyenler o dönemdeki komünistler içindeki çatışmalarda Stalincilerin çoğunun Ortodoks kökenli Rus milliyetçileri olduklarını, muhaliflerin çoğunu ise Yahudi kökenli kozmopolitlerin teşkil ettiğini anlayacaklardır. 

Kiliseleri Stalin açtı 

Patrik Kiril bugün neden böyle konuşuyor biliyor musunuz? Stalin’in rakiplerini temizledikten sonra yaptığı ilk iş 1917 yılında komünistlerin yasakladığı Patrikhaneyi yeniden açmak olmuştur. Hizip kavgasını Troçki kazansaydı bu Anglosakson dostu Yahudi ile Rusya zaten dağılırdı da, o eğer başta kalsaydı Hıristiyanlığı yasaklamaya devam edeceği kesindi. Kiril’in Stalin övgüsü bundandır.   Bu noktada bizde tekke ve zaviyelerin hâlâ kapalı olduğunu hatırlatırım. 

Unutulmamalıdır ki, Rusya Hıristiyan bir ülkedir. Bugün Ruslar'ın ancak yüzde 40’ı kendilerini dindar olarak tanımlasa da Müslüman veya Yahudi olmayanların yüzde 92’si kilisede vaftiz olmuştur. Vaftiz olmanın anlamı tabii ki çok büyüktür ve mesela Müslüman ana babadan doğarak Müslüman olmaktan farklıdır. 

Putin’in günah çıkarıcısı 

Tüm Rus Çarları gibi Putin’in bir günah çıkarıcı özel papazı olduğu biliniyor. Tikon Şevkunof adlı bu papaz her önemli olayda Rusya devlet başkanına telkinde bulunmaktadır. Putin, Kırım’ın ilhakından önce Ortodoks Hıristiyanlığında çok önemli bir yer olan Valam Manastırına gidip akıl danışmıştır. Zamanında değil siyasal bir konuda,  başörtüsü gibi dini bir konuda bile “ulemaya danışılsın” diyen Cumhurbaşkanımıza utanmazca saldıranlar bu konulara hiç değinmiyorlarsa, onların laikliği hakkında da, gerçek dini tercihleri hakkında da kuşkular doğması normaldir. En iyisi cehaletlerinden dolayı saçmalıyorlar diyerek yine de iyiye yormaya çalışalım. 

Aslında günah çıkarıcı Tikon Şevkunof’u devreye sokan, eski ve çok ünlü bir dini lider olan İvan Hıristiyankin olmuştur. Hıristiyankin ölmeden önce Putin’in eski karısı Ludmilla Putina ile çok samimiydi. Bugün, Rus yönetiminde din adamlarıyla ilişkiyi Başbakan Medvedev’in karısı Svetlana yürütüyor. Batılı gözlemcilere göre Rus Ortodoks kilisesinde devletin aldığı her önemli kararın Kilisenin onayına sunulmasını isteyen yaygın bir görüş var. Bu şekilde gelecekte Rusya rejimi, din adamlarını ağırlığı bakımından İran rejimine benzer bir hâl alabilir. Rusya ve din uzmanı Aleksander Verhovski’ye göre Üçüncü Roma fikri, yani İstanbul’un fethinin intikamının alınması görüşü de giderek yayılıyor. 

Ruslar birleşiyor 

Moskova’nın Çarlık hanedanı Romanoflar tarafından Katoliklerden kurtarılmasının yıldönümünde Putin ve Kiril birlikte görününce bu, önemli bir olay olarak değerlendirildi. Aynı şekilde, “Ruski Mir” (Rus Dünyası) toplantısında da bir araya gelen bu ikili 30 milyonluk Rus diasporası içindeki barışı kutlamıştır.  1917 Komünist Devrimi’nden sonra Rusya’dan kaçan ve adına Beyaz Ruslar denilenlerin dernek ve kiliseleri artık anavatanlarıyla barışmıştır. 

Biz de birlik olalım 

“Bütün Rusyalar Baş Patriği” olarak anılan Kiril ile Katolik Hıristiyanların Papa’sı Francis’in Küba’da buluşmaları neler getirecek bakalım. Kiril’in göreve geldikten sonra ilk ziyaret ettiği kişiler arasında Başşar Esad’ın da bulunduğunu biliyoruz. Putin ve dini lider Kiril’in saldırgan Rus politikalarını Batı’ya İslamofobya propagandasıyla ve terörle mücadele kılıfı altında kabul ettirmeye çalışacakları muhakkaktır. Tarihte pek çok örneğini gördüğümüz üzere, Batı’nın bunu uzun bir süre izleyeceği, çatışmadaki tüm tarafların yıpranmasını bekleyeceği ve ancak ondan sonra harekete geçeceği de anlaşılmaktadır. Bence bu ortamda bizim de yapmamız gereken içimizdeki bölücülerle ve FETÖ’nün sabotajlarıyla mücadele ederek birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmaktır. 

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX