0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Diplomasiye gerek yok 

ABD ile Kuzey Kore liderleri arasındaki görüşme Trump'ın görüşmeye gerek görmemesi üzerine tehlikeye düştü. Trump, İran ile yapılan nükleer anlaşmadan da çekilmişti. 

Trump'ın vazgeçtiklerinin listesini yaparsak uzun olacaktır ki gerek yoktur. Çünkü ABD içindeki geri çekilmeleri farklı bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Fakat uluslararası anlaşmalardan çıkmalar, görüşmelere lüzum duymamalar ve tüm dünya ülkelerini “şımarmış” olarak niteleyen ABD Başkanı'nın delirmiş olamayacağını kabul etmek mecburiyetindeyiz. ABD Başkanı delirmediğine göre artık diplomasiye de gerek görmemektedir.   

Süreç uzatılmak istenirse ve uzayan süreçten yeni ürünler derlenecekse diplomasi devrede olur. Yeni ürün yoksa diplomasi de yoktur. 

Aslında bu yeni bir süreç te değildir. Soğuk savaş döneminde sık sık NATO ile Varşova Paktı arasında nükleer dehşet dengesinden bahsedilir ve bu denge, hıza mesafe alma-verme durumunu kolaylaştırırdı. 

Bugün ise, “bak anlaşmadan vazgeçerim ha, bak diplomasiyi rafa kaldırırım ha, bak ezer geçerim ha” noktasına gelinmiş ise ABD'nin gücünü zirvede gördüğünü ve ittifak, müttefik ve uluslararası toplum ile “zaman” kaybetmek istemediğini analiz  edebiliriz. 

Şüphesiz strateji ve diplomasi daha çok güçsüzlerin izlediği bir yol olarak kabul edilmektedir. Fakat her an masadan kalkabilecek veya “ben caydım” diyebilecek bir silahlı güçle “anlaşma” yapılmış veya yapılmış ise de uyup uyulmayacağı belirsiz olursa ne hissedersiniz? Dolayısıyla diplomasiye gerek yoksa artık “ben tek süper gücüm” de denmiş olunmaktadır. 

Malum, büyük devletler zayıflarla anlaşmaları kendilerinin uyacağı en küçük noktaya indirgemek ve zayıfların da tüm detaylara ve olası detaylara da uyması olarak bakarlar. Tarihte böyle durumlar bir hayli çoktur. ABD'nin “her şeyi çöpe atabilirim” yaklaşımı en azından “şimdilik” yeni geçici dönem olsun. 

Oluşan bu küresel paradoksu ABD'nin tek başına inşa etmediğinin altını çizmek gerek. 

Gücü, güçsüzlüğü ve güçlüler ile güçsüzlerin davranış kalıplarını ABD'nin çok iyi bildiği gerçeği de ortadadır. 

Bazen en güçlü olunan noktada acziyetin de zirve yapabildiğini güçlü olanlar epey yaşamıştır. Güçsüzlük ise aynı zamanda gücün tavan yaptığı bir tabloyu çok nadiren oluşturur. 

“Cesaret” kavramının ABD'nin yeni kılavuzu olduğunu yaklaşık 60 yıldır görmekteyiz. David Petraus'un “cesaret”e vurgu yapan analiz ve vizyonu, Pentagon'un da motivasyonunu oluşturur.  

Bütün bunlara rağmen “güç” kavramı, sonsuz çokgen gibidir, sürekli değişir. Bunu yine imparatorluklar çok iyi bilirler. 

ABD'nin tüm rakiplerini aşırı küçümseme stratejisi izlemedigi, aksine tüm rakip ve düşmanlarını aşırı derecede güçlü bir pozisyonda algıladığı ve hesaplarını bu duruma göre yaptığı da bir başka olgudur. 

Bu durumda Trump'ın çizdiği profillerin sıradan ve öngörülebilir olmadığı, aksine olağanüstü strateji uyguladığı ve öngörülebilir olmaktan her zaman uzak olmayı tercih ettiği görülmektedir. 

Sonuç olarak; ABD'yi anlamak dünyayı anlamak için önemli bir anahtardır. Konu anlaşıldığı oranda zihinsel ve sair kapasiteler kullanılabilir. 

Büyük güçleri anlamak başka bir bilimdir. Bu bilime sahip olmak, evrenin en önemli sırlarından birine vakıf olmak demektir. 

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX