Yayın Tarihi:
10 Mart 2019 Pazar 08:00:00
Tuzun azı karar çoğu zarar
Sabah kahvaltıda yediğimiz zeytin ve peynir, vücuda gerekli tuzu sağlıyor. Gün içerisinde tükettiklerimize ekstradan tuz katmak kalp krizi, diyabet ve obezite riskini artırıyor.
Sağlık Bakanlığı'nın konuya el atmasıyla tuz kullanımı ve buna bağlı oluşabilecek sağlık risklerinin masaya yatırılması güncel hale gelmiştir. Biz de konu hakkında bazı uyarıcı bilgiler vermeyi düşündük. Bilindiği gibi fazla tuz tüketiminin, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı da dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açtığı artık bilinen bir gerçektir. Her şeyde olduğu gibi fazla tuzun sağlık açısından sorun yaratacağı da bilinen gerçeklerdendir.
DİĞER ADI SODYUMDUR
Nitekim yapılan araştırmalarda Türkiye’deki tuz tüketimi dünya ortalamasının 2 katı olduğunu ortaya koymuştur. Türk insanı açısından da konunun önemi burada başlar. Tuz meselesi ciddi bir halk sağlığı sorunudur ve asla ihmal edilmemelidir. Tuz sodyum klorür (NaCl) olarak da adlandırılır. Tuz dediğimiz maddenin yüzde 40’ı sodyum, yüzde 60’ı klorürden oluşmaktadır. Bugüne kadar ağızdan alınan en büyük sodyum kaynağıdır ve “tuz” ve “sodyum” kelimeleri çoğu zaman birbirinin yerine kullanılır. Bazı tuz çeşitleri az miktarda kalsiyum, potasyum, demir ve çinko içerebilir. İyot ise sofra tuzuna ilave edilebilen bir maddedir.
GÜNDE BİR KAŞIĞI YETERLİ
Tuzdaki temel mineraller vücutta önemli elektrolitler olarak görev yapar. Bu bağlamda sıvı dengesi, sinir iletimi ve kas fonksiyonlarının sürdürülmesi için gerekli olan maddedir. Çoğu gıdada doğal olarak bir miktar tuz bulunur. Lezzeti artırmak için yemeklere katılır. İlave tuz kullanmasanız bile Türk tipi beslenme alışkanlığı sürdüğü sürece herhangi bir eksiklik ortaya çıkmaz. Sadece yediğimiz zeytin, peynirden bile yeterli sodyumu almaktayız. Teknolojinin bu kadar gelişmediği eski çağlardan beri, gıdaları muhafaza etmek bozulmalarını engellemek için tuz kullanılmıştır. Yüksek miktardaki tuz, yiyeceğin bozulmasına neden olan bakterilerin üremesini önleyebilir. Tuz iki ana yoldan toplanır: tuz madenlerinden ve deniz suyunun ya da diğer mineral bakımından zengin suların buharlaştırılması yoluyla. Aslında birçok tuz çeşidi bulunmaktadır. Yaygın olanlar sofra tuzu, Himalaya tuzu ve deniz tuzlarıdır. Farklı tuz türleri tat, doku ve renk bakımından farklılıklar gösterebilir. İnce öğütülmüş sofra tuzundan küçük parçacıklar halindeki kaba tuzlar söz konusudur. Görünüm nasıl olursa olsun tuzlar benzer etkilere sahiptir. Doktorlar uzun yıllardır bize sodyumu(tuz) kesmemizi söylüyorlar. Günde en fazla 2,300 mg sodyum, tercihen daha azını tüketmemiz önerilmektedir. Bu, yaklaşık bir çay kaşığı veya 6 gram tuz anlamına gelir.
BİLİNÇLİ OLMAK GEREKİYOR
Çok fazla tuz tüketmenin kan basıncını yükselttiği, dolayısıyla kalp hastalığı ve felç riskini arttırdığı iddia edilmekle birlikte tuz alımının azlığı da aynı derecede sorgulanmaktadır. Özellikle tuza duyarlı hipertansiyonu olan kişilerde kan basıncını düşürebileceği unutulmamalıdır. Ancak, sağlıklı bireyler için tuz alımı çok aza indirilmemeli önerilen miktarlar civarında olmalıdır. 2013 yılında yapılan bir çalışmada, tansiyonu normal olanlarda, tuz alımının kısıtlanmasının büyük (sistolik) kan basıncını yalnızca 2,42 mmHg ve küçük (diyastolik) kan basıncını yalnızca 1,00 mmHg azalttığını göstermiştir.
KİMLER İÇİN RİSKLİ?
Yüksek tansiyon, diyabet ve kronik böbrek hastalığı olan kişiler ve yaşlılar tuzun (sodyumun) kan basıncını artırıcı etkilerine karşı daha duyarlıdırlar. Aşırı terleten işlerde çalışanlar; sporcular, aşırı aktif işlerde çalışanlar ve fırın işçileri gibi insanlar ter yoluyla fazla miktarda tuz kaybettiklerinde onlarda dikkatli olmak zorundadırlar. Dünya Sağlık Örgütü, günde 2,000 mg (2 gram) sodyum tüketilmesini önermektedir ve Amerikan Kalp Birliği ise daha düşük miktarda alımını önermektedir.
SINIRIN ÜZERİNDE TÜKETİYORUZ
Tuz ve sodyum kelimeleri çoğu zaman birbirinin yerine kullanılır. Tuz dediğimiz maddenin yüzde 40'ı sodyum yüzde 60'ı klorürden oluşmaktadır. Bazı sağlık koşulları tuzun kesilmesini zorunlu kılabilir. Ancak sağlıklı bireylerin tuz alımı konusunda endişelenmesine gerek yoktur. Gelinen noktada tuzun azı da çoğu da zararlıdır. Sodyum sağlık için gerekli bir besindir. Vücudunuzun sodyumunun çoğu, kanınızda ve hücrelerinizi çevreleyen sıvıda bulunur ve bu sıvıları dengede tutar. Böbrekleriniz, idrarınızda atılan miktarı ayarlayarak vücudunuzun sodyum seviyesini düzenlemeye yardımcı olur. Günde 7 gramdan fazla sodyum tüketenlerin, günde 3-6 gram tüketen insanlardan daha yüksek kalp hastalığı ve erken ölüm riski altında oldukları bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Maalesef ülkemizdeki tuz tüketimi 10 gramın üzerinde olduğundan ne denli risk altında olduğumuzun farkına varmalıyız.
TANSİYONU ETKİLİYOR
Tuz alımının sınırlandırılması, kan basıncında hafif bir düşüşe neden olur. Daha düşük tuz alma zararlı olabilir. Örneğin; Kalp hastalığı: Bazı araştırmalar günde 3.000 mg'dan az sodyum aldıklarında kalp hastalığından ölme risklerinin arttığını ortaya koymuştur.
Kalp yetersizliği: Bir analiz, tuz alımının kısıtlanmasının kalp yetmezliği olan insanlarda ölüm riskini arttırdığı bildirilmiştir. Etki, tuz alımını azaltan bireylerde % 160 daha yüksek ölüm riskiyle karşılaşılması ezber bozan veriler olmuştur.
İnsülin direnci: Bazı çalışmalar, düşük tuzlu bir diyetin insülin direncini artırabileceğini bildirmiştir.
Tip 2 diyabet: Bir çalışmada tip 2 diyabet hastalarında daha az sodyumun artmış ölüm riski ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
KEMİK ERİMESİNİN GİZLİ NEDENİ
İdrar yoluyla kalsiyum atılımı yediğimiz tuz miktarı ile artar. Kandaki kalsiyum yetersiz ise, kalsiyum kemiklerden çekilerek atılmakta ve kemikler zayıflamakta erimeye başlamaktadır. Bu nedenle, fazla tuz kullananlar risk altındadır. Kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz menopoz sonrası kadınlarda tuz alımı ile bağlantılı kalça kemiği yoğunluğunda azalma tespit edilmiştir. Bu bakımdan yaşlılar aldıkları tuzu iyi ayarlamak zorundadırlar.