Yayın Tarihi:
14 Kasım 2020 Cumartesi 13:08:00
10 Kasım'ın ardından: Benim gözümle, başka bir açıdan Atatürk
Siyasal açıdan çok yoğun ve fırtınalı bir hafta geçirdik. Bu arada Atatürk’ün vefat yıldönümü olan 10 Kasım’ın da 82.senesini idrak ettik. Bu yazıda bu vesileyle benim gözümden Atatürk’ü anlatmak istiyorum sizlere. Başka bir açıdan Atatürk.
*
Ben Atatürkçü bir aileden geliyorum. Atatürk’e olan sevgi bana ailemden mirastır. Öte yandan lisedeyken -tam 28 Şubat darbe süreciydi- devletin resmi ideolojisi olan Kemalizmi sorgulamaya başladım ve bu yanlış ideolojinin muhalifi oldum.
*
Fakat doğal olarak bu sistemin ezdiği yurttaşlarımızın hemen hepsinde olan Atatürk'e yönelik sevgisizlik oluşmadı bende.
*
Bir örnek vereyim... Bundan 12 sene önce bir sivil girişimin Kemalizme muhalif bir etkinliğine katılmıştım. O etkinlikte konuşmalar oluyordu. O konuşmalar arasında da Kemalizmin propaganda amacıyla ürettiği ama bugün bize geyik gelen şarkılar çalınıyordu.
*
Bir etkinlikten sonra Mediha Şen Sancakoğlu'nun “ Aydın Bir Türk Kadınıyım” şarkısı çalındı. Şarkı başlar başlamaz salonda kahkahalar yükseldi, kahkahaların volümü şarkı sözleri duyuldukça daha da artıyor, herkes bu kült şarkının sözlerini birbirine tekrar ederek daha da kopuyordu.
*
İster yetmiş olsun yaşım/ ilerici ve çağdaşım/ Yoksa haram olur aşım/ Aydın bir Türk kadınıyım
Mukaddestir mücadelem/ Yurt ağlarken nasıl gülem/ Son bulsun ıstırap elem/ Aydın bir Türk kadınıyım/Şükür ben de Müslümanım/ Tanrıya tamdır inancım/ Türkiyeme kurban canım/ Aydın bir Türk kadınıyım
Meşaleyiz sönemeyiz/ Başka rejim denemeyiz/ Hilafete dönemeyiz/ Aydın bir Türk kadınıyım.
*
Fakat tüm salon, Boğaziçinden, Sabancı’dan doktora öğrencileri, tüm arkadaşlar kahkaha atarken, ben bir zerre bile gülemiyordum. Aksine içimi bir hüzün kaplamıştı.
*
Çünkü en başta annem olmak üzere benim etrafımda hep "Aydın Türk kadınları" olmuştu. Beni onlar büyütmüştü.
*
Mediha Şen'in bu şarkıdaki sözleriyle aynı ruh haline sahip kadınlarla doluydu benim etrafım...
*
Aklıma hep o kadınlar geldi şarkıyı dinlerken, karşımda ise bir sürü insan kahkaha atıyordu. Hüzünlenmiştim.
*
Elbette "Aydın Türk kadını" ideolojisinin savunulacak bir yanı yoktu. Kendiyle dalga geçilmesine, alay edilmesine son derece müsait, hatta bunu hak eden kartondan bir ideolojiydi bu. Fakat tamamen dışarıdan bakarak bu olaya rahatlıkla gülemiyordum da.
*
Zevkle kahkaha atanlardan rahatsızlık duyar ve öfkelenir gibi oluyordum. Ama haksız bir duyguydu benimki. Cumhuriyet'in zenci olarak gördüğü birçok kesimden gelen insan, kendilerine iğrenç muamele eden otoriteyi madara etmekten özel olarak keyif alıyorlardı bu şekilde. Kendi açılarından sonuna kadar da haklı olabilirlerdi ama ben tuhaf hissetmiştim.
*
Yıllar önce Helin Avşar’ın benimle yaptığı röportajda söylediğim gibi ben Mustafa Kemal'i babam gibi severim. Ama ben babamı da yeri gelir en ağır eleştiren bir evladımdır. Atatürk'ü sevmeyen de sevmez, Atatürk'ün kurduğu rejimden zulüm görmüş bir ailenin çocuğudur. Kendince haklı sebepleri de vardır. Saygı duyarım...
*
Benim ise "Aydın bir Türk kadını" olan ve beni büyüten kadınlara olan sevgimin ne olursa olsun değişmeyeceği gibi Mustafa Kemal'e olan sevgim de değişmez. Atatürk’ün de Kemalizmin de bugün kendi mensuplarınca bu derece rezil edilmesine de çok hüzünleniyorum açıkçası.
*
Bir insanı sevmek için illa onun dediklerine, düşüncelerine bağlı olmanız gerekmez. Tam aksine onu böyle bir "ulu" pozisyonda görürseniz, en ufak bir şüphede sevginiz tam zıddına dönebilir...
*
Yani aslında Atatürk'ün normalleşmesi, gökyüzünden yeryüzüne inmesi bu toplumun ciddi kısmında Atatürk'e olan sevgiyi muhafaza edecek yegâne şeydir.
*
"Atatürk düşmanları" diye bir kitle varsa, onların varlık zeminini kaydıracak yegâne girişim aslında budur. Bugün Atatürk hakkında olumsuz yazılanlardan şikayet edenler kendi torunlarının Mustafa Kemal'i sahici bir sevgi ve saygıyla anmalarını istiyorlarsa bu normalleşme sürecine destek vermeliler.
*
Aslında bu anormal durum en başta yoktu. Dönemin Atatürkçüleri de insan olarak Kemal'i dramları ve trajedileriyle yazarlardı. Ben Atatürkçü bir ailenin oğlu olarak bu eserleri lise yıllarımda okuyarak aynı zamanda insan Kemal'i tanımıştım.
*
Şevket Süreyya'nın üç ciltlik Tek Adam'ı, Falih Rıfkı'nın en başta Çankaya'sı ardından da Atatürk'ün Anlattıkları ve Babanız Atatürk adlı eserleri. Yakup Kadri'den Atatürk ve Ankara. Ayrıca Mustafa Kemal'in şahsi sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın iki ciltlik Atatürk'ten Hatıralar'ı.
*
Bu eserler Atatürk tarafından çok sevilen ve Atatürk'ü hep derin bir gönül bağıyla sevmiş, Kemalist çizgiye hep bağlı kalmış isimler tarafından yazılmış metinlerdir. Objektif ve tarafsız bir Atatürk portresinin arayışında olma meselesini de bir yana bırakıyorum.
*
Sadece bu "Atatürk-yandaşı" eserler bile okunsa Atatürk yeryüzüne iner, normalleşir, Kemal'leşir.
*
Benim gözümde Atatürk'ü karton kahraman olmaktan çıkarıp, kanıyla canıyla bir insan Kemal haline dönüştüren ve hakikaten de sevmemi sağlayan bu eserlerdir. Keşke Yılmaz Özdil’in evliya menkibesi gibi olan kült kitabı değil de bu samimi eserleri okusa Atatürkçüler ama maalesef olan olmuş durumda. Kemalizm dinsel bir ideoloji artık.