Yayın Tarihi:
20 Ocak 2021 Çarşamba 08:00:00
Nur Vergin'in ardından hatıralar...
Ben bugün bu köşede aslında vefatının sekizinci yılı vesilesiyle Mehmet Ali Birand’ı yazmaya niyetliydim. Tam bu esnada, özellikle 90’lı yılların önemli bir entelektüel figürü olan Prof. Dr. Nur Vergin’in vefat ettiğini öğrendim.
*
Nur Vergin’in ölümünü bana haber veren de seneler önce Vergin’le bir polemik yaşayan Ertuğrul Özkök oldu. O sırada bu vefat henüz medyada haber olmamıştı.
*
Özkök çok üzgündü. Nur Hoca’nın evinde yalnız ölüp cesedinin bulunduğunu Özkök’e de Murat Bardakçı haber vermiş. O sırada merhumun mezarının nereye gömüleceği belli değilmiş. Bardakçı ve Özkök acaba Vergin kimsesizler mezarlığına mı gömülecek diye kaygılanmışlar. Bir tane bile yakınına ulaşılamamış. Özkök İmamoğlu’nun ekibini aramış cenazenin ortada kalmaması için.
*
Tahmin ediyorum Başkan Erdoğan ve ekibini de Nur Vergin’in vefatıyla ilgili bilgilendiren Murat Bardakçı oldu. Tayyip Bey de temel karakter özelliği olan vefasını göstererek rahmetli Nur Vergin Hoca’yı sahipsiz bırakmadı.
*
Cenazede çok içten ve güzel bir konuşma yaptı Başkan Erdoğan. Murat Bardakçı’nın “Acaba kimsesizler mezarlığına mı defnedilecek Hoca” diye kaygılandığı Nur Vergin Merkez Efendi ile Mehmet Şevket Eygi’nin kabrine komşu olarak gömüldü. Allah Rahmet Eylesin.
*
Nur Vergin deyince aklıma hatıralar geliyor… Aslında son 10-15 yıl içinde entelektüel sahnenin önemli bir aktörü değildi Nur Hoca. Köşesine çekilmişti artık. Fakat 90’ların önde gelen kamusal aydın figürlerinden biriydi.
*
Nur Vergin’i ilk olarak VHS kaydından izlediğim bir panelden hatırlıyorum. Mustafa Çalık’ın sahibi olduğu Türkiye Günlüğü dergisinin ve Cedit Neşriyat’ın paneli. Ankara’da yapılan bu panelin moderatörü Cumhurbaşkanı Turgut Özal.
*
Özal’ın moderatörlüğünde panelin diğer katılımcıları… Cengiz Çandar Asaf Savaş Akat Mehmet Altan Hikmet Özdemir ve Nur Vergin… Gerçekten çok bomba bir konferans. Bu panelin görüntüleri şu an YouTube’da yada başka mecrada yok.
*
Ben de bunun üzerine bu VHS kaydı 1990’ların ortasında lise sınıf arkadaşım Settar ile beraber izlediğim evin sahibi Prof. Dr. Mehmet Demirci’yi aradım dün. Mehmet Hoca’nın büyük oğlu başarılı siyaset bilimci Prof. Dr. Aliyar Demirci de o dönem Mülkiye talebesi ve Mustafa Çalık’a yakın bir insan olarak en önde oturuyordu. Nilüfer Göle de ve yanılmıyorsam İlber Ortaylı da o konferanstaydı ve en önde oturuyorlardı.
*
Mehmet Demirci’den söz aldım. O VHS kaydın başına bir şey gelmemişse bana ulaştıracak ve ben de dijitalize ettirerek Youtube arşivine koyacağım. Aslında Mustafa Çalık’ta da herhalde bir kopyası vardır Turgut Özal’ın yönettiği bu panel kaydının.
*
Nur Vergin gerçekten orjinal bir şahsiyetti. Atatürk’ün hayattaki en ama en yakın dostu adeta can yoldaşı olan Nuri Conker’in torunuydu. Babası Mahmut Cahit Conker idi. Nur Hoca’nın babası Mahmut Cahit Bey Berlin Konsolos Muaviliğine tayin edilmişti. Orada intihar ederek çok genç yaşta öldü.
*
Babasının intiharından sonra Nur Vergin’in üvey babası olan ve soyadını aldığı Nureddin Vergin de bir büyükelçiydi.
*
Nur Vergin her zaman merkez-sağ çizgiye daha yakın bir figür oldu. Vakti zamanında çok sıkı Özalcıydı. Süleyman Demirel ile de çok çok yakın hukuku vardı.
*
Enteresandır, Atatürk’ün tüm yakın dostlarının yani o dönemin tabiriyle mutat zevatın çocukları anti-CHP çizgide insanlar olmuşlardır. İstisnasız hepsi DP geleneğini desteklemişlerdir.
*
İsmet Paşa’nın Atatürk’ün ölümünden sonra tüm bu yakın çevre ekibini çok kötü şekilde dağıtmasının hatta Ankara’ya bile sokmamasının travmatik etkisi de bu olayda önemli bir faktör bence.
*
Rahmetli Erol Güngör vasıtasıyla Nur Vergin’in de yakın dostu olan Taha Akyol’un Atatürk’ün tüm yakın dostlarının çocuklarının anti-CHP çizgide olmasıyla ilgili değerlendirmesini merak ederim açıkçası. Taha Bey, hem Kemal Paşa hem İsmet Paşa dönemine de çok vakıf bir yazardır.
*
Nur Vergin ile alakalı hiç bilmediğim bir detayı da dün Ruşen Çakır’ın Vergin ile ilgili podcastinden öğrendim. Nur Hoca, bir dönem Cerrahi tarikatı şeyhi Muzaffer Özak’ın müridiymiş. Yani bir tasavvufi hayatı da olmuş. Bunu bilmiyordum. Hiçbir yerde de bu bilgi geçmiyor.
*
Kısacası, Vergin’in din ile ilişkisi rahmetli Şerif Mardin gibi sadece bir sosyal bilimci alakası değilmiş. Tarikat ehli ve maneviyatçı bir tarafı da varmış. Türk basınında kimse din ve İslami gruplar ile ilgilenmezken 1985 gibi çok erken tarihte bu meseleye uzman muhabir olarak eğilmeye başlaması istisna olan Ruşen Çakır’ın uyduracağını sanmıyorum.
*
Öte yandan Nur Vergin ile seneler önce 2005’de Habertürk TV’de Prof. Dr. Atilla Yayla’nın başörtüsü ile alakalı bir polemiğini de hatırlıyorum. Dün bu konuda Yayla’yı da aradım.
*
Hakan Aygün’ün sunduğu o programda Yayla ve Vergin’in yanında Nur Serter, Necla Arat ve rahmetli Toktamış Ateş de vardı. YouTube’da bu tartışmanın görüntüleri de bulunuyor.
*
O 2005 programında Yayla başörtüsünün devlet dairelerinde de serbest olmasını savununca merhum Nur Vergin karşı çıkmış ve meşhur hizmet alan-hizmet veren ayrımını savunmuştu. Yayla ile polemik yaşamışlardı.
*
Başörtülü kadınlar üniversiteye girebilmeli ama hakim-savcı olması yasak olmalı çünkü kamusal alan nötr bölge olmalı demişti Vergin. Yani bugün Fikri Sağlar’ın ifade ettiği Fransız tarzı laiklik perspektifi.
*
Yani başörtüsü noktasında polemik yaşadığı Ertuğrul Özkök ile o dönem aynı çizgideydi Nur Vergin. İlginç olan bu podcastte benim Nur Vergin’in ölüm haberini öğrendiğim Ertuğrul Özkök’e de çok ağır yüklendi Ruşen Çakır. Bu konunun dışında da Özkök’e bir şahsi kin ve garezi olduğunu zaten belli ediyor.
*
Mesela demin ismi geçen Atilla Yayla’nın Özkök’e öfkeli olmasını anlarım, ben de Hürriyet’in o dönem Yayla’ya yaptığı linci detaylarıyla köşemde yazmış bir insanım. Ki Yayla bugün Özkök’e şahsi bir kin duymuyor. Özkök de yaptığının yanlışlığını kabul ediyor. Ama Çakır’ın neden Özkök’e böyle kin ve nefret duyduğunu gerçekten bilmiyorum.
*
Ertuğrul Özkök’ün meşhur “411 el kaosa kalktı” manşetini attığı 2008-09 döneminde Ruşen Çakır Özkök’e bir küçük zerre tepkili bile değildi. Gayet iyiydiler. NTV’deki sabah programına da Özkök zaman zaman katılırdı. Birbirilerini överlerdi.
*
Hatta 12 sene önce tam bugün 2009 Ocak ayında Davos’ta “One Minute” olayı yaşandığında, Çakır Erdoğan’ın tavrını yanlış bulan çok az sayıdaki gazeteciden biriydi. O yüzden çok eleştirilmişti.
*
O dönem Ruşen Çakır’a aşırı sahip çıkarak onu koruyan tek isim Ertuğrul Özkök’tü. Hatta o yüzden Özkök NTV programına bağlandı Ruşen’i Davos tavrından ötürü kutladı. Çakır’ın da Özkök’ün övgüleri yüzünden ağzı kulaklarına varmıştı. Dün gibi hatırlıyorum bu sahneyi.
*
Nur Vergin 90’larda Dinç Bilgin-Zafer Mutlu’nun yönettiği Yeni Yüzyıl gazetesinde de köşe yazarlığı yapmıştı. Buradaki yazıları da Sabah Kitapları’ndan yayınlanmıştı. Kitabın adı “Türkiye’ye tanık olmak” idi.
*
Zafer Mutlu’dan bahsetmişken, Mutlu’nun yeni gazetesi Oksijen’den bahsetmemek olmaz. Bu haftalık gazetenin ilk sayısı yayınlandı.
*
Henüz değerlendirme yapmak için erken. Diğer sayıları da görmek lazım ama bu gazetenin esasen Aydın Doğan’ın olduğu ve Zafer Mutlu’nun paravan olduğu bilgisi kesinlikle yanlış.
*
Oksijen yüzde 100 Zafer-Nüket Mutlu girişimi. Zaten 8 kişinin çıkardığı bir gazete bu. Öyle büyük bir sermayeye ihtiyaç duyulan bir proje değil Oksijen. Ayrıca Aydın Doğan böyle yenilikçi projelerden hoşlanan bir tabiata sahip değildir.
*
Haftalık ve üstelik de siyaseti merkeze almayan gazete fikrine sıcak bakmaz Doğan. Zaten Hürriyet’i sattıktan sonra 5 sene herhangi bir gazete çıkarmayacağına dair imzaladığı bir protokol de var.
*
2002’de günlük olarak çıkan Vatan gazetesi projesi için bu bilgi doğruydu. Bu gazete kağıt üzerinde Zafer Mutlu’ya ait gözükse de medya dünyasında herkesin bildiği gibi Vatan esasen Aydın Doğan’a aitti.
*
Zaten 2008 senesinde de resmen Doğan’a geçti. Bu arada Nur Vergin Vatan’da da yazmıştı.
*
Oksijen’in ilk sayısını okurken ilk aklıma gelen şey tam bu gazetenin çıktığı günlerde kaybettiğimiz Sevim Gözay’ın içinde olmaktan mutlu olacağı bir gazete olmuş bence Oksijen.
*
Eğer Sevim Gözay yaşasaydı Oksijen gazetesinin yazarlarından biri olabilirdi diye düşünüyorum.
*
Hem Nur Vergin’e hem de Sevim Gözay’a yeniden Allah’tan rahmet diliyorum. İkisi de değerli insanlardı.