Yayın Tarihi:
14 Nisan 2019 Pazar 08:00:00
Atiba olmak
Sporla ilgilenmeyenlere bir anlam sunamasa da, futbolu sevenler için çok şey anlatabilen bir sesleniş: Atiba Gibi Olmak. Sporun ucundan tutmuş herkes bu sözün karşılığını verse mücadeleye neler yansırdı diye düşündüm. Mesela, Beşiktaş ışıl ışıl parıldadığı 2 sezonun sonunda süreç bu hale gelir miydi? Hiç sanmam. Sezon başı kampı görmemiş Atiba her yere koşarken bazı arkadaşları sahte okey olur muydu. Zannetmem. Formadan tutup çekmeler dünyanın her yerinde faulken, penaltılık, çift vuruşluk pozisyonlar için Cüneyt Çakır bu kadar umarsız olabilir miydi. İmkansız. Başakşehirli bazı sporcular gereksiz yere kendilerini atarlar mıydı. Tabii ki hayır. Sezon boyunca, takımına göre yapılan farklı uygulamaları görür müydük. Tartışmasız görmezdik. Basın asli görevinden bu kadar uzak ve taraflı olabilir miydi. Sözü bile edilmez. Şenol Hoca ve Milli Takım konusu bu şekilde mi ilerlerdi. Asla. Takımlarımızın ekonomik durumu iflas noktalarına gelir miydi? Kontrollü şekilde borç olurdu o kadar. 2 farklı takımda, aynı mevkinin akran olan 2 ismini izledik dün akşam. Bir tarafınıza Emre diğer tarafa da Atiba’yı alın ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. O zaman oturup sorgulayalım. Biz neden Atiba gibi olmayı başaramıyoruz. Her yerde, her pozisyonda Atiba gibi olmayı başardığımız zaman, kaliteye, doğruya, başarıya ulaşacağız. Tüm bu çarpıklıkların göbeğinde, ülkenin üniforması en çok eyyam kokan hakeminin tüm çabalarına rağmen parıldayan bir Beşiktaş izledik dün akşam. Demek ki hocasından topçusuna rahat bırakırlarsa oluyormuş. Var ol Beşiktaş. Her şeye, herkese inat sen var ol.