İsrail Türkiye'ye saldırır mı?

İran'ın İsrail'e saldırması herkes tarafından “Bu savaşın Türkiye'ye etkisi nasıl olur, İsrail Türkiye'ye saldırır mı?” sorularının konuşulmasına neden oldu. Akşam Gazetesi Yazarı Yusuf Alabarda, "İsrail elbette size saldırmaz" başlıklı bugünkü köşe yazısında en çok merak edilen soruların yanıtını veriyor.

Haberin Eklenme Tarihi: 2.10.2024 10:08:00 - Güncelleme Tarihi: 2.10.2024 10:08:00
ABONE OL

İsrail-İran arasındaki çatışmanın Türkiye'ye yansıması gündemin en önemli konusu. Peki, Türkiye hedef mi? İsrail Türkiye'ye saldırır mı?

Akşam Gazetesi Yazarı Yusuf Alabarda "İsrail elbette size saldırmaz" başlıklı yazısında İsrail-İran çatışmasının Türkiye'ye yansımasıyla ilgili merak edilenlere değindi.

İşte yazının tamamı...

Meraklanmayın elbette İsrail size saldırmaz, neden saldırsın ki?

Hazretleri buyurmuş 'İsrail'in asıl hedefi Türkiye demek, bir dış politika algısı yoksunluğudur. İsrail bile Türkiye'nin bölgesel dokunulmazlığını ve değerini kimi siyasal İslamcılardan daha iyi bilirmiş.'

Ne müşfik bir ülke değil mi?

İnsanın alıp evinde besleyesi geliyor.

Nerden bilelim biz 30 bin insanımızın hayatına kastedenlerin kimler olduğunu?

Devletluları bilir elbette zira fısıldayanı vardır.

Daha geçtiğimiz günlerde küfürbaz da İsrail soykırımına devam ederken hançeresini yırtıp İsrail'in nasıl bir örnek demokrasi olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Elbette İsrail müşfik davranacak bu isimlere, ondan zerre şüphemiz yok.

İngiliz de işgal günlerinde İstanbul caddelerinde beygirinin yularına yapışanlara müşfik ve de bonkör davranmıştı.

Dönelim geçmişe...

'1. Dünya Savaşı'nda Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık' klişesi ile formatlanmış kaç nesil var ülkede?

Ne lüzum var 2 Kasım 1917 tarihinde ilan olunan Balfour Deklarasyonu ile hemen sonrasında Mehmetçiğin tüm fedakarlığına rağmen ağır bir yenilgi aldığımız Filistin Cephesi arasında nasıl bir ilişki olduğuna kafa yormaya.

Yenilgi yaşadığımız cephede hemen Irgun ve Haganah gibi terör örgütleri nasıl kuruldu, bölge halkı nasıl terörize edildi, Mehmetçiğin kanı kurumadan bu terör yapıları nasıl İbrani Direniş Hareketi'ne dönüştü, oradan BM'de parmak kaldırılarak bu topraklarda nasıl bir devlet ihdas edildi sorgulamaya gerek yok, kafa konforumuz kaçar yoksa...

Bas sloganı fikir diye, nasılsa her türden klişeye sahip çıkacak milyonlarca insan var bu ülkede.

Sene 2003, Çevik Bir ve Siyonist yazar Martin Sherman Middle East Forum için müşterek bir yazı kaleme alıyorlar. Yazı Middle East Quarterly'de yayınlanıyor. Yazıyı okuyunca 28 Şubat sürecinin arkasında kimlerin olduğunu, İsrail'in bu arada nasıl yağlı ballı ihaleler aldığını, Konya ovası üzerinde nasıl dilediğince uçaklarına manevra yaptırdığını yazı ve bağlantılı gelişen olaylar üzerinden anlıyorsunuz.

Meğer İsrail bize sadece saldırmamış, pirincin içindeki beyaz taşlarını bürokraside çok etkin bir şekilde mobilize ederek, kendisine çok geniş alanlar açmış. Öyle olmasaydı MİT'in başına geçecek müsteşar konusunda acı duyarak feryat eder miydi?

Sonra biz buna benzer bir yapının 15 Temmuz'da darbe girişimine şahitlik ettik.

Konuyla ne alakası var demeyin, FETÖ yapılanmasının güneyde en çok sevdiği ülke kimdi Allah aşkına?

Bugüne kadar tek bir FETÖ iltisaklı bir hesaptan Gazze'de devam eden soykırıma dair ne duydunuz?

Duymadığınız gibi elebaşları çıktı sahneye ve 'Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza, kızınıza ilişmezler, mabedinize ilişmezler' dedi.

Şimdi meseleyi bir adım daha öteye taşıyoruz.

Nasıl mı?

Çünkü bazı devletlerin kuruluş ayarlarında birbirlerine silah doğrultmayacağı belli imiş.

Bunca yıllık harp tarihi okuruyum, böyle bir şeyin cari olacağına inanan aklı başında kaç kişi vardır bilemedim?

Sonradan gelen cümle ise daha da vahim.

Türkiye'nin er ya da geç fabrika ayarlarına döneceğini İsrail konusunu izah ederken ele almanın alt yapısı nereye ya da neye dayanmaktadır? Türkiye konu İsrail olduğunda hangi konularda fabrika ayarlarından uzaklaştı acaba?

Bu ayarların parametreleri neler?

Tekrar geri nasıl döneceğiz?

Tüm bu soruların cevabını Mustafa Kemal'in 'Yurtta sulh, cihanda sulh' veciz sözü ile izah etmek isteyenlere buradan bir kez daha hatırlatırım ki Gazi bunları söylerken Hatay'ın anavatan topraklarına katılmasının zeminini oluşturmaktaydı.

Bir konu daha var ki daha da vahim, adeta kasabın masadına bakan koyun olmamızı bizlere salık verir cinsten.

İsrail'i üzerimize sıçratmamalıymışız.

Aklıma Kemal Tahir üstadın 'Esir Şehrin İnsanları' isimli eserinde kullandığı 'Aman İngilizleri kızdırmayalım' diyerek sefir evlerinde sefa süren karakterleri getirdi.

Amaan, şimdi kim Kemal Tahir okuyacak, kafa konforumu bozma Alabarda demez bu köşeyi okuyanlar.