Türkiye'nin göç yönetiminde yeni yol haritası belirleniyor

Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar (UTESAV) ve Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından hazırlanan ve kamuoyuyla paylaşılan “Türkiye'nin Göç Raporu: Bütünleşik Bir Göç Politikasının Yol Haritası” başlıklı çalışma, bugün basın toplantısıyla tanıtıldı.

Haberin Eklenme Tarihi: 20.11.2024 15:53:00 - Güncelleme Tarihi: 20.11.2024 15:53:00
ABONE OL

MÜSİAD Genel Merkezi'nde gerçekleşen basın toplantısında raporu hazırlayan akademisyenlerin yanı sıra MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, UTESAV Başkanı Ahmet Doğan Alperen, IBF Başkanı Erol Yarar ve raporun hem editörü hem de yazarı olan Prof. Dr. Bekir Berat Özipek katılım sağladı. Göçün bir krizden ziyade doğru yönetildiğinde toplumsal, ekonomik ve kültürel zenginleşme sağlayan bir fırsat olduğunu vurgulayan rapor, Türkiye'nin göç politikaları için yol gösterici bir rehber niteliği taşıyor.

Göç Yönetimi İçin Bütünleşik Yaklaşım

Raporda, Türkiye'nin 2011 yılından itibaren artan göç dalgaları karşısında attığı adımlar detaylı bir şekilde ele alınıyor. Özellikle Suriye, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen göçmenlerin ekonomik ve toplumsal hayata entegrasyonu için öneriler sunuluyor. Türkiye'nin mevcut göç politikalarının stratejik önemi vurgulanırken, devlet, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında daha güçlü iş birliklerinin gerekliliği öne çıkarılıyor.

MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, raporun tanıtımında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

"Göç, sadece bir kriz değil, doğru yönetildiğinde büyük bir fırsat olabilir. Türkiye'nin ekonomisi, kültürü ve toplumu bu dinamizmden yararlanabilecek güçtedir. Raporumuz, bu fırsatları ortaya koymak ve doğru politikaların oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla hazırlandı. Türkiye'nin göç yönetiminde bölgesel ve küresel bir model oluşturabileceğine inanıyoruz. Bugün ise göçün nedenleri daha karmaşık ve derin bir hal almış durumda. Savaşlar, siyasi baskılar, ekonomik istikrarsızlıklar, iklim krizinin yarattığı felaketler ve insanların can güvenliğine yönelik tehditler, milyonlarca insanı yaşadıkları yerlerden göçe zorluyor. Özellikle savaşlar, insanları aniden ve çoğu zaman hazırlıksız bir şekilde evlerinden ayrılmaya itiyor."

Tüm bileşenleriyle göç konusunun ele alınması gerektiğini belirten Asmalı, göçün; göç eden insanlar kadar göç alan toplumları da etkilediğini vurguladı. Göç alan toplumun bir tehdit unsuru ve tehlike olarak göçmenleri gördüğünü ifade eden Asmalı konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Göç alan ülkelerde insanlar, gelenleri genellikle bir tehdit ya da yük olarak algılıyor. Yeni gelen göçmenler, kültürel farklılıkları, dil bariyerleri ve kendi yaşam tarzlarını beraberlerinde getirerek; yerli halkın kimlik, güvenlik ve ekonomik geleceğine dair endişeler uyandırıyor. Toplum içinde "biz" ve "onlar" ayrımının derinleşmesiyle birlikte, göçmenlere yönelik ayrımcılık, önyargı ve hatta düşmanlık giderek artıyor. Savaş, baskı ya da ekonomik kriz gibi nedenlerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalan insanlar, göç ettikleri yerlerde de kendilerini dışlanmış ve ötekileştirilmiş hissediyor. Bu durum, göçmenlerin kendi kimliklerini koruma çabalarıyla, yerli halkın sosyal dokusunu koruma isteği arasında bir gerilime dönüşüyor. Bizler doğru bir göç politikası oluşturmalı ve bunu artık hayata geçirmeliyiz."

UTESAV Başkanı Ahmet Doğan Alperen ise yaptığı konuşmasında göçün insanlık tarihinin en köklü meselelerinden biri olduğunu ve bunun doğru kurgulanması gerektiğini dile getirdi. Yaptığı konuşmasında Alperen, şu ifadelere yer verdi:

Bugün Gazze'den Yemen'e, Afrika'dan Suriye'ye, Myanmar'dan Ukrayna'ya kadar dünyanın dört bir yanında yaşanan göçler, insanlık tarihine bir trajedi olarak yazılıyor. Bugün, milyonlarca insan evini, yurdunu, anılarını geride bırakarak daha güvenli bir hayat arıyor. Ama bu yolculuk, çoğu zaman bekledikleri huzuru değil, daha fazla acıyı getiriyor.

Göçü yalnızca bir yer değiştirme olarak göremeyiz. Bu, bir umut arayışı, bir hayatta kalma çabasıdır. Ancak aynı zamanda geride bırakılan yurtlar, parçalanan aileler ve kaybolan kimliklerin hikayesidir. Göç, sadece göç edenlerin değil; hepimizin ortak sınavıdır."

Ekonomiye Katkı ve İş Gücü Potansiyeli

Rapor kapsamında yapılan araştırmalar, Türkiye'deki işverenlerin %75'inin yerli iş gücü bulma zorluğu çektiğini ve göçmen iş gücünden yararlanma konusunda destek beklediğini ortaya koyuyor. Bu bağlamda, geçici koruma altındaki göçmenlere çalışma izinlerinin kolaylaştırılması ve mesleki eğitim programlarının devreye alınması öneriliyor. Göçmenlerin ekonomiye olan mevcut katkılarının artırılabileceğine dikkat çekilen raporda, girişimciliğin teşvik edilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Rapora katkı sağlayan akademisyenler arasında Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, Prof. Dr. Ahmet Koyuncu, Doç. Dr. Zeynep Burcu Uğur, Prof. Dr. Necmettin Doğan, Zabihullah Kokcha ve Dr. Kinda Hawasli gibi uzman isimler yer alıyor. Bu akademisyenlerin saha araştırmaları ve analizleri, raporun bilimsel ve uygulamalı yönünün güçlenmesini sağladı.

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, raporun hazırlık sürecindeki önemini şu sözlerle vurguladı:

"Göç, toplumsal ve ekonomik açıdan büyük bir potansiyel barındırıyor. Ancak bu potansiyelin hayata geçirilmesi, entegre politikalar ve toplumun her kesiminin iş birliğiyle mümkün olabilir. Bizler de bu rapor için tüm akademisyenlerimizle beraber önemli bir mesai harcadık. Toplam 7 ilde odak gruplar ile uzun süren toplantılar gerçekleştirdik. 15 farklı grup olmak üzere toplamda 105 mülakat yaptık ve bu sonuçları rapor hâline getirdik. Raporda öne çıkardığımız ana konu ise 'Göç bir sorun değil, yönetilmesi gereken bir süreçtir' kısmı."

UTESAV ve MÜSİAD'ın ortak çalışmasıyla ortaya çıkan bu kapsamlı rapor, Türkiye'nin göç yönetiminde bütüncül bir anlayışa ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde örnek olabilecek bir model geliştirme potansiyeline işaret eden rapor, göçmenlerin ekonomiye katkılarını artırmayı, toplumsal uyumu güçlendirmeyi ve uluslararası iş birliğini derinleştirmeyi hedefliyor.

Uluslararası İş Forumu (IBF) 25 Kasım'da Göç Konusunu Ele Alacak

Toplantıya katılan IBF Başkanı Erol Yarar ise 25 Kasım 2024 tarihinde Tüyap İstanbul'da gerçekleşecek olan 28. IBF Kongresi'ne dair açıklamalarda bulundu. IBF Kongresi'nin bu yılki temasının "İnsani ve İktisadi Anlamda Göç" olacağını vurgulayan Yarar, göçün insanlık tarihinin en eski olgusu olduğuna işaret etti. İslam Dünyası'nın bir göç üzerine bir takvim başlangıcı esas tuttuğunu da dile getiren Yarar, şu ifadeleri kullandı:

"İnsanlık tarihi bir göç ile Hz. Adem'in (a.s) yeryüzüne gelmesiyle başlar. İslam Dünyası'nın da kabul ettiği vakit başlangıcı bir göçtür. Peygamber efendimizin Mekke'den Medine'ye hicreti bir takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. İşte göç bu kadar önemli ve derin bir meseledir. Bizler de bu yıl IBF Kongremizde göçün insani ve iktisadi alanlarını uluslararası bir perspektifte ele alacağız. Burada tartışacağımız konu göçün iyi mi olduğu kötü mü olduğu sorusu değildir. Asıl mesele göçün nasıl yönetildiği, neye yönlendirildiği ve uluslararası alanda ne çalışmalar yapıldığıdır. Bizler hem IBF, hem MÜSİAD hem de UTESAV olarak diyoruz ki bütüncül bir göç politikası oluşturulmalıdır. Projeler ortaya koyulmalı ve göçmenlerin toplum entegrasyonu sağlanmalıdır. Göç'ün aslen bir arayışın hikâyesi olduğu da asla unutulmamalıdır. Bu sene MÜSİAD EXPO 2024 programımızdan hemen önce 25 Kasım'da Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi'nde bu konuları konuşacağız. Uluslararası alandan çok önemli konuşmacılar bizlerle olacak. İslam Dünyası'nın mühim meselelerine kafa yoracağız. Hukuki, insani ve iktisadi politikaları inşallah ortaya koyacağız."