Yayın Tarihi:
06 Ocak 2019 Pazar 08:00:00
Deniz Çakır İsrail’e!
İmdi ben Nişantaşı ya da Cihangir ne bileyim şu artist, entel, seçkin, varlığımızı borçlu olduğumuz, velinimetimiz ve dahi varlık sebebimiz zevatın semtlerinden birine gitsem, şöyle adını bile yazamadığım, telaffuz edemediğim mekanlardan birine girsem, paraya kıyıp en fiyakalısından mazot anzarotlu sipariş versem, haliyle de küfelik olsam!
Yan masada, her sözün başı, “Havuz medyası” diye itibarsızlaştırılmaya çalışılan, lakin bol sıfırlı kaşelerle de dizilerinde arz-ı endam etmekte de bir beis görmeyen artist tayfasına salça olsam!
Çakır keyifim ya!
“Ya hu, sizin yaptığınız, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, hem her ağzınızı açtığınızda demediğiniz laf, etmediğiniz hakaret bırakmadığınız bu medyanın kanallarının yaptığı işlerde oynamaktan utanmıyor musunuz?” desem!
Adını bile telaffuz edemediğim mekanda, kitapçığında adını okuyamadığım sofrada, mazotu anzarotu fazla kaçırmışım çakır keyifim ya(!)
O da ne?
Artist takımının içerisinde bizim Çakır Reis’in eşi yengeyi görsem, hani, biz ayak takımı, silahı özendiren dizileri severiz ya(!) biz de az değiliz hani!
O dizinin oyuncusu alenen, “Silahı özendiren dizi seyircisi” diye bizi aşağılamasına rağmen, biz ısrarla bir tepki koymayız ya!
Neyse!
Ben bunu yapmam!
Yapamam, çünkü benim ne terbiyem ne inancım ne de ilkelerim buna müsaade etmez!
Dini, dili, ırkı ne olursa olsun bu ülkenin vatandaşları eşittir ve eşit haklara sahiptir! Hele hele her hangi bir insanı inancından, kılık kıyafetinden dolayı aşağılamak bir yana rahatsız etmek edepsizliktir, insanlık suçudur!
Peki ya, siz eğer din, dil gibi değerlere hassasiyeti olan bir televizyon kanalında iş yapıyorsanız, hele hele İslam dininin zarafeti bir tasavvuf kolunun temsil noktasında olan bir ailenin çalışanıysanız ve böyle davranıyorsanız , bu sizin yaptığınıza ne demeli acaba?
Bakın, ben bu yaptığınıza “edepsizlik” derim!
Hatta kendimi tutamam, bre hadsiz, kendine gel, o başında örtü var diye aşağılamaya çalıştığın kimin torunu, kimlerin kızı bilir misin, derim!
O başörtülü kızlar, 31 Ekim 1919’da o zaman ki adı Maraş olan şimdiki adı Kahramanmaraş’ta üç kadının peçesine uzanan keferenin elini kıran Sütçü İmam’ın torunları!
Kafayı çekip, içini kustuğun o masada oturan başörtülü kızlar belki de dişiyle tırnağıyla her türlü kurulan tezgahları yıka yıka o ekmek yediğin Turkuaz Medya’nın sahiplerinin evlatlarıydı!
Belki de muhterem Abdülkadir Şaşmaz Efendinin evlatlarından biri, dolayısıyla da ekmeğini yediğin Sayın Raci Şaşmaz’ın bacılarıydı!
Ey, Deniz Çakır!
Hani, Arabistan’ı adres göstermişsin ya o kızlara, Arabistan o kızların vatanı zaten, Mekke, Medine sevdalılarıdır onlar!
Lakin, sen nereye gideceksin onu bilmem!
Sen, insanları dini, inancı, kıyafetinden dolayı aşağılayarak bir insanlık suçu işledin, sana da İsrail’e gitmek yakışır, derim!
Turkuaz Medya ve Fark Film sahiplerinin de eminim sana diyecek birkaç çift sözleri vardır!
Gelelim bizim mahallenin medyalarına, ATV ve TRT’ye, mahallenizin çocukları işsizlikten köylerine dönerken, siz hala bu insanlık suçu işleyenleri semirtip, şımartıp bu devlete, bu ülkenin değerlerine hakaret etmelerine müsaade edecek misiniz?