Yayın Tarihi:
04 Nisan 2024 Perşembe 10:25:00
Yerel yönetimler
Uzun ve zorlu bir seçim sürecinden sonra siyasi ve toplumsal olarak normal hayatlarımıza geri döndük. Koltuğunu koruyan ve yeni göreve başlayan tüm adaylarımıza milletine hizmet yolunda başarılar diliyor ve görevlerini hakkıyla yürütmelerini temenni ediyoruz.
Tek dünya devleti aşkıyla yanıp tutuşan güruhların en büyük hedeflerinden biri olan belediyelerimiz, önümüzdeki süreçte daha dikkatli olmak zorunda. Zira adamların hedeflerine giden yoldaki önemli adımlarından biri, zaten küçük devletler haline getirdikleri ülkeleri, yönetimsel açıdan iyice parçalayarak adeta şehir devletleri haline getirmek. Malumunuz üzere böl parçala yönet taktiğinin en uygulanabilir hali, topluca güç haline gelecek kitleleri iyice küçülterek daha kolay yönetilebilir ve müdahale edilebilir hale getirmek.
Bu uğurda yaptıkları planlar arasında;
- Ulus devletleri toplumların gözünde vasıfsız hale getirerek devlet mefhumuna güvenin yerle bir edilmesi.
- Şehirleri yeniden inşa ederek, 15 dakikalık şehir statüsünde yarı açık ceza evi gibi şehirler oluşturulması.
- Köyleri köy statüsünden kaldırıp, ekip biçmeyi ve hayvancılığı yok ederek, parasız kalan köylünün arazisine çökecek olan büyük şirketlere zemin hazırlanması.
- Karbon emisyonu, karbon ayak izi, sözde küresel iklim değişikliği ile mücadele gibi göz boyayan sahte gündemler ile toplumun ayağına pranga vurulması.
- Tüm şehirlerin dört bir yanını kameralar ile donatıp sosyal - dijital kredi sistemi adı altında sürekli gözetim altında bir sistem oluşturulması.
- Doğayı kirletiyor yalanlarıyla, temel besin maddelerimizden olan etin üretiminin yok edilmesini sağlayacak politikalar geliştirerek, toplumları zehirleyen, hastalık üreten sentetik ve yapay et gibi gıdalara yönlendirilmesi.
Daha burada sayamayacağımız nice şeytanın aklına gelmeyecek projelerle, insanoğlundan adeta intikam almak için yemin edenlere paye vermemek zorundayız. Bu süreçte yerel yönetimlerin üzerine çok şey düşüyor. Bulundukları ilin tarımsal faaliyetlerini, "gerçek" anlamda destekleyerek ülkenin tarımsal anlamda dışa bağımlılığına engel olabilirler.
Hayvancılık yapmaya çalışan insanların bireysel bazda uğraşlarına destek olarak, gerek ürün alımlarında gerekse besleme hususunda yanlarında olmalılar.
Yerel yönetimler eliyle devlet geleneğinin, toplumun elini hiçbir zaman bırakmayacağını halka hissettirerek, yapılacak küçük çapta da olsa yatırımlara zemin hazırlamalıdırlar.
15 dakikalık şehir politikasından vazgeçerek, en kırsalından en merkezine kadar şehri bir bütün olarak ele alıp, kırsaldaki hayatı neredeyse şehirden çok desteklemelidirler.
Bulundukları şehirlerin hem merkez hem kırsal arazilerinin, yabancı sermayeden ziyade yerli sermayede ve halkta kalması için politikalar üretmelidirler.
Bulundukları şehirlerin hava yapısını, iklim yapısını, değişimleri, havadaki zararlı madde oranlarını bağımsızca kendileri analiz edip, semalarda oluşturulan yapay bulutların insana hayvana bitkiye tüm canlı habitata zararlarını tespit edip, gereği hususunda savaş vermelidirler. Şehirleri kamerayla donatarak, halkı mahkûm şehri hapishaneye çevirmektense, insanları suça itecek ekonomik ve sosyal sebepleri yok etmeye yönelik politikalar üretmelidirler.
Bu durumları bizler dahi görüp dert edinirken, seçim sürecinde adaylardan bu konular hakkında pek vaat duyamamıştık. Hatta, karbon emisyonu ile mücadele edeceğiz, sözde küresel iklim değişikliği ile mücadele edeceğiz diye diye birbirleri ile yarışmışlardı.
Umarım, bir gün yönetimler de üzerimizde uygulanmaya çalışılan bu planların, kendi çocukları, torunları için neler yaratacağını; kendi yaşadıkları dönemlerin doğası, yemesi içmesi, yaşamasına bugün yapılan politikalar yüzünden kendi gelecek nesillerinin hayallerinden bile silinecek olmasını, bir gün iş işten geçmeden kavrayabilirler. Kalın sağlıcakla.