Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

25 Temmuz 2017 Salı 00:38:00

Filistin ve hiç sorulmayan sorular 

Dünkü yazımda İslam âlemindeki kardeş kavgalarına değinmiş, devlet ve millet bilinci olmayan toplulukların küresel güçlerin gözüne girme çabasının bunun en önemli nedeni olduğu üzerinde durmuştum. Peki, bir yandan kardeş kavgası verip diğer yandan haklı bir davanın savunucusu olduğunu iddia etmek ne kadar makuldür? Dahası, yöneticileri bile kendi halklarına ihanet ediyorsa bu davanın yeterli destek toplaması mümkün müdür? Maalesef bu durumun tipik örneğini Filistin’de yaşıyoruz. 


Abbas ne yapıyor? 
Filistin yönetimi ve Mahmut Abbas, Gazze’deki Hamas yönetimiyle olan politik sorunları nedeniyle 2 milyon insanın yaşadığı bu bölgenin elektriğini keserse sonuç ne olur? Su pompaları çalışmaz, deniz suyu temizleme işlemi yapılamaz ve zaten çok yetersiz olan su sevkiyatı durur. Hastaneler faaliyet gösteremez. Özellikle bebekler ve ağır hastalar ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalır.  
Abbas, bunu bilmez mi, bilir ve zaten bildiği için aynı anda bir karar alıp Gazze’den kendi yönettiği bölgeye hasta naklini yasaklar. Bununla da yetinmez İsrail’den de aynı yönde bir karar almasını ister. Demek ki onlarca bebek ve hastanın ölmesi Abbas’ı zerrece rahatsız etmiyor. Bu açıktır. 


Tek koz 
Gazze halkının elektriklerin tamamen kesilmesini engelleyecek tek kozu atık su arıtma tesislerinin de elektrikle çalışmasıdır. Gazze’de kanalizasyondan denize akan lağım suları temizlenmezse pislikler İsrail plajlarını istila edebilir, işte bunun için parası Filistin yönetimi tarafından ödenmese de Yahudiler Gazze’ye bir miktar elektrik veriyorlar. 
Gazze’deki Filistinlilerin düştüğü duruma bakın. Filistin yönetimi 6 bin memuru erken emekliye ayırmıştır. Kalanların da maaşları yüzde 30 olarak ödenmektedir. İşsizlik yüzde 60 civarındadır. Son yıllarda zaman zaman İsrail tarafından bombalanmış olan elektrik santrali harap ve çok yetersizdir. Türkiye’nin gönderdiği petrolle çalışabilmektedir. 


Yaşanamayacak 
2012’de Birleşmiş Milletler Gazze’nin 2020 yılında tamamen yaşanmaz hale geleceğine ilişkin bir rapor yayınlamıştı. Şimdi İsrail ve Mısır’ın ortak ablukasının 10’uncu yılında bu rapor güncellenmiştir. Bu, aynı zamanda Hamas yönetiminin bir değerlendirmesidir. 
Gazze’nin 10 yılı sürekli abluka, çift taraflı baskı (İsrail-Mısır) ve 3 kez büyük savaş demektir. Halk esir alınmıştır, tamamıyla yardımla geçinmektedir ve bağımlı haldedir. Ekonomi durmuştur ve sürekli gerilemektedir. Temel altyapı ve hizmetler çökmüştür. Uluslararası yardımla eksiklikler kapatılmaya çalışılmakta, fakat İsrail ve Filistin yönetiminin çıkardığı engeller nedeniyle bu durum değişmemektedir. 


Sosyal çöküş 
Birleşmiş Milletler’in yeni raporu Gazze’nin artık 2020’den de önceki bir tarihte insani yönden tamamen batacağını söylüyor. İleriye yönelik projeksiyonlar daha da kötüleşmiş ve beklenen yıkım vadesi daha önceye alınmıştır. Bu arada nüfus 2012-2017 arasında 400 bin daha artmıştır ve 2020’de 2,2 milyon, 2030’da ise 3 milyon kişiye ulaşılması beklenmektedir. 
Nüfus patlaması sonucunda zaten büyük güçlükler içindeki okul hizmetleri son derece yetersiz kalmaktadır. Bütün bunlara ekonomik zorluklar, ahlakın çöküşü, artan cinayetler, uyuşturucu salgını ve rekor sayıdaki intiharlar da eklenince İsrail ve Mısır ablukasının amaçları çok açık olarak ortaya çıkmaktadır. 


Varşova gettosu 
Gazze’nin durumu Almanların İkinci Dünya Savaşı’nda yoksul Yahudileri doldurdukları (zenginleri İngiltere ve ABD’ye gitmiş, milliyetçi olanlar da Filistin’e taşınmıştı) Varşova gettosuna benzemektedir. İsrail ve İsrailci Araplar, Gazze’nin sonunu da oraya benzetmeye çalışıyorlar. Bu arada Hamas’ın hataları nedeniyle de bölgede yolsuzluklar ve keyfi uygulamalar birbirini takip etmektedir. Ancak bölgedeki durumun asıl sorumlusu abluka ve Filistin yönetimindeki çatlaklardır.  
Filistin, İsrail’in kurnaz politikaları ve Filistin yönetiminin yanlışları nedeniyle bugün fiili olarak ikiye bölünmüştür. Son 10 yılda Mahmut Abbas’ın yönetimindeki bölgenin milli geliri yüzde 48,5 artmış iken, Gazze’ninki yüzde 5,3 azalmıştır. 


Ekonomi bitik 
Gazze’de insanların ülkeden giriş çıkışlarına ve Filistin’in bir parçasından diğerine ulaşmalarında büyük engeller vardır. Halkın geleneksel geçim kaynağı olan balıkçılığın yasaklanması da bölge ekonomisine darbe vurmuştur. Balıkçılar sahilden biraz uzaklaşırlarsa İsrail hücum botları hemen ateş açmaktadır. 
Gazze’de tarım arazilerinden önemli bir kısmı bombalanmış olduğu için üretim dışıdır. 
2014’de yıkılmış meskenlerden 30 bin kadarı henüz tamir edilememiştir. Buna ek olarak bölgenin acilen 120 bin yeni konuta ihtiyacı vardır. Ama abluka nedeniyle ülkeye tahta ve inşaat malzemesi sokmak yasaktır. 


Sorular 
İşte Gazze’nin durumu budur. Mescid-i Aksa konusundaki protestolar haklı ve meşrudur da acaba halkımız Filistin’in gerçek durumundan da haberdar edilmiş midir? Gazze’nin bu duruma düşmesinde Filistin yönetiminin sorumlu olduğunu kaç kişi bilir? Biz bilmiyor olsak da, Filistin’de Abbas’ın yönetimi altında, örneğin Kudüs’te yaşayan Müslümanların bu konular hakkında ayrıntılı bilgi sahibi oldukları muhakkaktır. İsrail’e yönelik haklı ve meşru protesto gösterileri sırasında, düzenleyiciler neden bir çift laf da Mahmud Abbas’a da söylememişlerdir? 
Sanırım İsrail saldırganlığına karşı 70 yıldır verilip de hiçbir sonuç alınamayan politikalarda yukarıdaki soruların cevapsız kalmasının da payı vardır.