Prof. Dr. Mehmet Çelik


Yayın Tarihi:

06 Eylül 2019 Cuma 08:00:00

Gelin, teşhisi doğru koyalım!

1960’lardan sonra Türk siyasetinin en büyük problemi, siyasi ahlak olmuştur. 

CHP’nin tek parti yönetimi sürecinde, Atatürk ve İnönü dönemlerinde bu problem sahne önünde yer almazdı. İki liderin de otoriter ve her şeye hakim siyaset anlayışı, buna zemin oluşturmazdı. 

Çok partili hayata geçince, işler değişti; zira sistem değişti. Parti içi mücadeleler merkezden taşraya yayıldı. Merkezin güç ve yetki alanına taşranın köşe taşları da eklendi: Aşiret liderleri, tarikat şeyhleri, kanaat önderleri ve yeni yeni gelişen sermaye esnafı!.. 

Bu sistem gelişerek bugünlere gelindi. Merkezde bulunan tepe yöneticiler her ne kadar siyasal yetkilerini kaybetmeseler de, taşrada gelişen siyasal güçleri de artık dikkate almak zorunda kaldılar… 

Neyse!.. 

Esas değinmek istediğim konuya geleyim. 

Siyasal gündem Davutoğlu-Babacan ve Gül’le ilgili!.. 

Sayın Erdoğan bu hareketin bir fitne ve bölücü hareket olduğunu dillendirmeye başladı… Öyle görünüyor ki, gittikçe de sertleşecek!.. 

Bölücülükle suçlanan cephe ise, AK Parti’nin kuruluş felsefesinden uzaklaştığı için davaya sahip çıkma sorumluluğuyla kolları sıvadıklarını seslendiriyorlar!.. 

Özellikle Davutoğlu’nun seçilmiş ve başarılı bir başbakan olarak mağdur edildiğini dillendiriyorlar!.. 

Önce teşhisi doğru koyalım: 

Davutoğlu seçilmiş, başarılı (Kasım’da alınan %49’luk oy kast ediliyor!) bir başbakan değil!.. 

AK Parti’nin 18 yıllık hiçbir başarısında, hiçbir bakanın, milletvekilinin, teşkilat mensubunun ciddi anlamda bir payı yok!.. 

Günahı da, sevabı da tamamen Erdoğan’a ait!.. 

Parti de tamamen O’nun eseri!.. 

Davutoğlu nerede hata yaptı, uzatmadan söyleyeyim: Başbakanlığa atandığında!.. 

Kendisini Başbakan zannetti ve Başbakanlık oynamaya başladı… 

Yok kardeşim, dürüst olalım ve doğruyu ortaya koyalım: Tayyip Erdoğan siyaseten Atatürk ve İnönü’ye benziyor: Onların da atadığı başbakanlar vardı… Sahne önünde Başbakandılar. Gerçekte ise Bakanlar Kurulu sekreterya, Başbakan da sekreteryanın başı!.. 

Ben sekretaryanın başı tabirini uygun görüyorum, kimse alınmasın!.. 

Ama beğenmiyorsanız, adını siz koyun!.. 

İşte Erdoğan, ne Demirel’e, ne de Özal’a benziyor… Hele hele Sunay ve Korutürk’e hiç benzemiyor!.. 

Atatürk ve İnönü’ye benziyor!.. 

Seversiniz, sevmezsiniz!.. Yaptığı doğrudur, yanlıştır!.. 

Kenardan dairenin içine dahil olarak şu idealist pozlarla tenkitleri bir tarafa bırakın… 

Sofradan uzaklaşınca cıyaklayanları millet 70 senedir seyrediyor!... 

Ha, erkekçe çıkın ortaya, programınızı halka anlatın… Halk size inanır ve programınıza güvenirse, mesele yok… Oyu alır, direksiyona geçersiniz!..      

Mağdur edebiyatını bırakın!.. Kimin mülkünde gece kondu kurmak peşindesiniz? 

Anlayalım!..