Yayın Tarihi:
17 Mart 2019 Pazar 08:00:00
Ağrı ve depresyon birbirini tetikler
Depresyon ağrıyı artırarak günlük yaşamı daha da zorlaştırır. Bazen de dinmek bilmeyen ağrılar psikolojik sorunları doğurur.
Hem depresyon hem de ağrı, çevremizde en sık dillendirilen şikayetlerdendir. Bu rahatsızlıkları tek tek mi ele almak gerekir yoksa birlikte mi değerlendirmek gerekir? Olayın karmaşıklığı gibi cevabı da o denli sıkıntılı. İşin aslı, tabii ki ayrı ayrı ele alınabilir. Bilindiği gibi depresyon psikiyatri, ağrı da ağrı uzmanlarının konusu. Bilirsiniz işin içinden çıkılamadığı durumlarda “tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar” diye bir soru sorulur. Aynı şekilde depresyonla ağrı yakınmaları da benzer durumdadır.
BİLİNÇLİ OLMAK GEREKİR
Ağrı mı depresyon yapar? Depresyon mu ağrıya neden olur? Cevap her şekliyle doğrudur. Konuyu biraz daha irdeleyeceğiz. Depresyonun ağrıyı artırarak günlük yaşamı daha da zorlaştırdığı bilinmektedir. Ağrı tedavisinin yanında psikoterapinin, depresyonun hafifletilmesine ve kronik ağrıyı daha tolere edilebilir hale getirmesine yardımcı olabileceği bilinmelidir. Depresyon, kronik ağrılı kişilerin karşılaştığı en yaygın zihinsel sağlık sorunlarından biridir. Genellikle hastaların diğer tıbbi rahatsızlıklarını ve tedavisini daha karmaşık hale getirir. Bu istatistikleri göz önünde bulundurun: Amerikan Ağrı Vakfı’na göre, ABD’de yaklaşık 32 milyon insanın bir yıldan daha uzun bir süredir ağrı çektiği rapor edildi.
ENERJİ EKSİKLİĞİ OLUR
Doktorlara göre, ağrısı olanların yarısından fazlası depresyona giriyor. Ortalama olarak, depresyondaki kişilerin yüzde 65'i de ağrıdan şikayet etmektedir. Eğer ağrı kişinin günlük yaşamını zorlaştıran bir düzeydeyse kişilerin depresyona girme olasılıkları da artmaktadır. Kronik ağrısı olan kişilerde depresyon sıklıkla teşhis edilemediğinden, ya da göz ardı edildiğinden, tedavi de gerçekleşememektedir. Ağrı yakınmaları için doktora gidenlerde depresyon ve uyku bozuklukları, iştahsızlık, enerji eksikliği sık görülmekte, sonuçta bunlar ağrıyı daha da artıran fiziksel aktivitenin kısıtlanmasına yol açmaktadır. Depresyonla birlikte kronik ağrısı olanlarda görülen sorunlar:
SÜREKLİ UYKU HALİ BAŞLAR
Depresyon, vücudunuzu ve zihninizi etkileyebilir. Depresif kişiler sıklıkla hareket etmede isteksizlik ve normalden daha fazla uyku uyuma eğilimindedirler. Vücudumuzda hiçbir rahatsızlık olmamasına rağmen göğüs ağrısı, yorgunluk, kas ve eklem ağrısı, sindirim problemi, baş ağrısı, iştah kaybı, sırt ağrısı ve egzersizden kaçınma gibi durumlar depresyon belirtileri arasında yer alır.
OLUMSUZ DÜŞÜNCELERDEN UZAKLAŞMALI
Kronik ağrı ve depresyon, el ele giden ortak sıkıntılardır. Bir hastada kronik ağrı varsa, o hastanın depresyonda da olabileceği hesaba katılmalı ve tedavi bu ayrılmaz ikiliye göre planlanmalıdır. Ağrılı bir hastada halihazırda depresyon yoksa bile, büyük oranda gelişebileceği hesaba katılmalı önlem alınmalıdır. İdeal bir tedavi yaklaşımı, kişinin kronik ağrı ve depresyondan etkilenen tüm yaşam alanlarının ele alınması şeklinde olmalıdır. Kronik ağrı ve depresyon iç içe olduğundan, sıklıkla birlikte tedavi edilir. Kronik ağrıyı yönetmek bir ekip işidir. Tek başına bir doktorun üstesinden gelebileceği bir durum değildir. Kronik ağrı ve depresyon bir araya geldiğinde, işi doktorlara bırakmak en akıllı seçenektir. Şöyle bir yol takip edebilirsiniz: Kronik ağrının tedavisinde bir ağrı uzmanıyla birlikte deneyimli bir bilişsel terapistin olayı çözücü etkisi bulunur. Yapılan bir çalışmada, 10 haftalık bilişsel terapi seanslarının sonunda, hastaların yüzde 95'i yaşamlarının düzeldiğini, yüzde 50'si ise daha az ağrı hissettiklerini ifade etmişlerdir. Diğer yandan terapiye alınan hastaların çoğunda, ilaç alma gereksiniminin azaldığı görülmüştür. Bilişsel terapide, bir kişi kronik ağrı deneyimini çevreleyen olumsuz “otomatik düşünceleri” fark etmeyi öğrenir. Bu düşünceler, genellikle gerçekliğin çarpıtılmasıdır. Bilişsel terapi, insana bu düşünce kalıplarını nasıl değiştireceğini ve ağrı deneyimini nasıl çözebileceğini öğretebilir.
BUNLARDAN UZAK DURUN
Ağrı ve depresyon için profesyonel yardım almak çok önemli olmakla beraber, kişiler kendi yaşam alanlarında basit değişiklikler yapılmalıdır. Pratik olarak nelerin depresyonumuzu etkileyeceğini bilmek ve ona göre davranmak zorundayız. Meyve suları: Meyvelerde bulunan lifler, midenizi doldurur ve kanın enerjiyi alma şekli yavaşlar. Lifsiz, yani sıkılmış meyve suları, şekerli su içmek gibi bir şeydir. Açlık ve öfke hissi oluşturur. Meyveleri sıkmadan bütün olarak yemek, daha sağlıklı bir yol olmakla beraber susadığımızda su yerine meyve suyu içmek felakete kapı aralamaktır.
Soda: Hiçbir besin içermez. Bazılarında şeker ya da tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Şekerli tatlandırılmış içeceklerin de depresyonla doğrudan bağlantısı vardır.
Ekmek: Yüksek ısıda işlenmiş beyaz un ve undan yapılmış mamuller, yemek yedikten sonra çabucak kan şekeri haline dönüşür. Bu durum, anksiyete ve depresyon için kötü olabilecek enerji sıçramalarına ve düşmelerine neden olabilir. Tost yaparken bile beyaz un yerine tam tahıllı ekmek kullanmak, depresyon hastaları için daha uygundur.
Soslar: Bünyelerinde “yüksek fruktozlu mısır şurubu” veya” yapay tatlandırıcı” barındıran kaygı ve depresyona zemin hazırlayan tatlardır. Bu tür hazır soslardan uzak durulmalı. En iyisi sosunuzu kendinizin taze malzemelerden hazırlamanızdır.
Kahve: Kafein, kahve içme alışkanlığı olmayanlarda sinirlilik ve detaycılık yapabilir. Aynı zamanda uykunuzu da bozabilir. Kaygı ya da depresyonu gidermez. Aşırıya kaçmadan arada alınan bir keyif kahvesi kendinizi daha az depresyonda hissetmenize yardımcı olabilir.
Soya sosu: Sofralarımıza daha sık girmeye başlayan bu ürün, özellikle gluten hassasiyeti olanlar için sıkıntı yaratabilir. Ekmekler, erişte ve hamur işlerine ek olarak, soya sosu önceden paketlenmiş yiyeceklerde de bulunur. Eğer gluten hassasiyetiniz varsa depresyona girme olasılığınız artar. Halsizlik ve kendini kötü hissetme gibi olumsuzluklarla mücadele etmek zorunda kalırsınız.