Turgay Güler


Yayın Tarihi:

25 Haziran 2019 Salı 08:00:00

NE ARA OLDU

Ne tuhaf bir rastlantı! 

Kim bilir; belki de kaderin garip bir tecellisi yahut cilvesidir.  Ne derseniz artık. 

Tam da Süleyman Demirel’in ölümünün dördüncü yıldönümünde,  tarzı neredeyse ona benzeyen bir siyasetçi İstanbul’da seçim kazandı. 

Gençler o günleri yaşamadıkları için doğaldır, bilmez. Şüphesiz zamanla öğrenecekler. 

Ama biz biliyoruz. Bu yüzden de şuracığa, tarihe not düşmek boynumuzun borcu. 

Düşelim o halde. 

12 Eylül darbesi olmuş, sonrasında da siyasi yasaklar kalkmıştı. 

Böylece yeniden siyasete dönen Demirel, 1991 yılının ekim ayında yapılacak genel seçimler için meydan meydan geziyordu. 

1991 seçimleri, siyasi iletişim tarihi açısından yeni bir dönemin başlangıcıydı. Mimarı da Demirel. 

Demirel’in vaatleri  sağanak gibi yağıyor, rakipleri “Yahu nasıl yapacak, ne ile yapacak” dese de seçmen kulaklarını tıkamış duymak istemiyordu. 

Tamam hepsini yapamaz belki ama yarısını yapsa, dörtte birini yapsa ihya oluruz” diyordu. 

Rakipleri baktılar ki olmuyor, bu kez vaat kesesinin ağzını onlar da açtı. Ancak aslolan algıyı yönetmekti. Demirel bunun üzerine çıktı ve “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını veriyorum” dedi. 

Demirel’in ekonomi kurmayı olarak siyasete atılan Tansu Çiller ise herkese iki anahtar vaat etti. Bir araba bir ev. 

Son derece uçuk bu vaat Demirel’e soruldu. 

Demirel’in verdiği cevap yine siyasi iletişim açısından tarihe geçecek nitelikteydi. 

Mesele iki anahtarın nasıl verileceği değildir. Mesele benim vatandaşımın buna ihtiyacının olup olmadığıdır”dedi. 

Bu cevapla topa öyle bir vurdu ki, nereye gitti kimse göremedi. Aslında ‘ben de biliyorum, veremem’ demişti. Gelin görün ki buna rağmen ‘ben veririm’ şeklinde algılatmayı başardı.   

12 Eylül sonrası işkence ve baskılardan illallah eden vatandaşa ‘duvarları camdan karakollar yapacağını’ da vaat etti.  

Daha neler vaat etti, neler. Sonra da seçimi kazandı. 

Peki ne oldu? Ne olacak, yalan oldu. Unutuldu gitti. Kimse de peşine düşmedi. Gündem değişti, algı başkalaştı. Ama Türkiye kaybetti, yıllarını kaybetti. 

Ne diyorlardı seçimden önce? Her şey çok güzel olacak

Seçim bitti, şimdi ne diyorlar? Her şey çok güzel oldu

Yahu ne ara oldu, daha ne oldu? 

Yazın bir köşeye; seçim öncesindeki çuval çuval vaatler, seçim sonrasında çuval çuval bahaneye dönüşecek. Bir kez daha yalandan mağduriyetler oluşturulacak. 

Ve son bir not. 

Sandık her şeydir. Milli irade böyle tecelli etmiştir. Bu iradeye saygı duymak gerekir. Zira günün sonunda sandık bir kez daha milletin önüne gelecek. 

Lakin siyasi iletişim tarihimiz açısından bugün itibarıyla yepyeni bir döneme girdik. 

Adı da belki siyasette sürrealizm olur. 

2002 seçimlerine gidilirken o gün LDP Genel Başkanı olan Besim Tibuk, “Seçilirsem ofsaytı kaldıracağım”demişti. 

Seçilse de kaldıramazdı ya! Ama yine de eğlendiren bir vaatti. 

Gülüp geçtik.