Kılıçdaroğlu muhalefeti nasıl zehirledi?

Yayın Tarihi: 26 Mart 2019 Salı 09:36:00

Güncelleme Tarihi: 26 Mart 2019 Salı 10:17:00

Türkiye, CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eline tutuşturulan belgelerle televizyon ekranlarına çıktığında tanıdı. Kısa sürede CHP’ye yakın medyada ‘sakin güç’ sloganlarıyla CHP’ye aranan kan olmuştu.

(Gunes.com / Haber Analiz)

Bu rüzgâr Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı’na taşıdı ve sonra da genel başkanlığa.

Tabi bu bir anda olmadı. Bu adım için büyük bir engel vardı: Deniz Baykal…

Şimdi bir parça geri gidelim… FETÖ’nün Türk ordusuna kumpas kurduğu, zalimliğini, acımasızlığını, ahlaksızlığını, kendini belli etmeden maskeli yüzüyle işlemeye başladığı dönemlere…

Albay Berk Erden…  FETÖ’nün intihara sürüklediği isimlerden… Kanada’dan yüklendiği sanılan, ‘Albayın karısı kimin koynunda’ başlığıyla internet ortamında yayınlanan bir video ile hayatı söndürüldü.

Albay Berk Erden’i intihara sürükleyen videonun sonunda şu ifade yazılıydı: Yönetmen Deniz Baykal (Kaynak: OdaTV)

Bu ne demekti? Şimdi anlıyoruz ki FETÖ bir bir hedeflerini yok ederken listeye Deniz Baykal’ı da eklemişti. Bu ifade aylar sonra Deniz Baykal’a yönelik kumpas kasetinin çıkacağını işaret ediyordu. FETÖ tezgâhı kurulmuştu.

Yani AK Parti karşısında FETÖ’nün ‘Gülen Sol’ alternatifi için aranan kan bulunmuştu. Neden ‘Gülen Sol’… Çünkü FETÖ devleti istiyordu tüm birimleriyle. Bu amaca engel olarak gördüğü tek bir isim vardı: Recep Tayyip Erdoğan…

FETÖ kirli tezlerini, tezgâhlarını, montaj kasetlerini meşru gündeme sokabileceği, topluma zerk edebileceği kendi tabirleriyle ‘Gülen bir Sol’ istemişti, kukla bir yönetim. Her an bir tokatla devirebileceği… Kullanışlı… 

Baykal’la yerinde sayan CHP’nin Kılıçdaroğlu ile büyüyeceğine inanmıştı FETÖ… Kurduğu tezgâhlar, oluşturduğu belgeler CHP eliyle, diliyle yayılırsa kendisi görünmez kalabilirdi. 

CHP’yi çok sevdiğinden değil kendi şeytani ruhuyla CHP bedenine girip görünmez olmayı hesap ettiğinden… 

Kılıçdaroğlu’nun bundan haberi vardır, yoktur bilinmez ama Baykal’ın altından koltuğunu çeken böylece CHP genel başkanlığı için kapıları açan FETÖ’ydü… Yani kaset kumpaslarıyla MHP’yi  sarsan… 
Yani CHP’den bazı isimlere de kasetin ucunu gösterip hizaya çeken de…

ZEHİR FETÖ’DEYDİ… 

Sis bulutu dağılınca adeta hortlaklar gibi etrafta dolaştıkları alenen görülen FETÖ’nün sinsi, pusucu yüzleri bir bir deşifre olduğunda her şey daha net anlaşılıyor. 

FETÖ anahtar teslim bir Türkiye istemişti. FETÖ, ordusuyla, yargısıyla, siyasetiyle, iş dünyasıyla kendine biat eden; Recep Tayyip Erdoğan’sız bir Türkiye istemişti.

ŞEYTANİ PLAN

FETÖ kendini en güçlü hissettiği anda Başkan Erdoğan ve AK Parti’ye karşı kalleş operasyona start verdi. Her şeyin hazır olduğunu düşünüyordu.

Topluma özellikle muhalif seçmene yönelik psikolojik harp başladı. Erdoğan giderse FETÖ’nün önünde FETÖ’yü durdurabilecek hiçbir engel kalmıyordu.

FETÖ’NÜN SATILIK AJANLARI SOSYAL MEDYADAYDI

Ülkedeki muhalif seçmene yüksek dozda Recep Tayyip Erdoğan nefreti aşılanmaya çalışıldı.  Gizli gizli bel altı vuruşlarla muhalif seçmen zehirleniyor, Recep Tayyip Erdoğan’dan nefret etmeleri amaçlanıyordu. FETÖ’nün yurtdışında istihbarat örgütlerinin tezgâhından geçtiği alenen belli figürleri sosyal medyada aralıksız Erdoğan nefreti üretmeye çalışıyordu.

Bir yandan firari FETÖ’cü Emre Uslu gibiler üzerinden terör örgütü PKK’nın saldırı düzenleyeceği önceden sosyal medyada yayınlanıyor, devlete olan güven sarsılmaya çalışıyordu. (Bilgileri nasıl edindiğini anlatmaya artık gerek yok)

FETÖ kendince toplumu psikolojik olarak sarsma, yıkma, Başkan Erdoğan’ı devirme çalışmasına başlamıştı.

FETÖ ‘yüzü olmayan’ ya da farklı görünen bedenlerden operasyonlar yapmayı severdi.

Taraf gazetesi, Karşı gazetesi, Can Dündarlı dönemde Cumhuriyet gazetesi… Hep üretilmiş, kirli enjeksiyonla toplumu zehirlemek için seçilen aparatlar oldu.

KILIÇDAROĞLU’NU ESİR ALAN KİRLİ SİYASET

Peki, siyasi söylem olarak FETÖ’nün zehrini topluma enjekte eden kimdi?

İster bilinçli deyin, ister cahillik deyin, ister siyasi körlük, ister siyasi ihtiras deyin: Kemal Kılıçdaroğlu…

17 Aralık’ta da öncesinde de sonrasında da ağzını her açtığında nefret kustuğu bir isim vardı: Recep Tayyip Erdoğan

CHP’nin ulusalcı, Atatürkçü kanadını tasfiye eden Kılıçdaroğlu, siyaset zeminini öylesine zehirledi ki…

FETÖ’nün montajlı kasetlerini Meclis’e taşıyacak kadar umursamazdı… CHP’li vekilleri, ülkenin sırlarını yurtdışına kaçıran, onlarca askerin hayatını kaydıran, CHP tabanının de çok sevdiği Türkan Saylanlar’ı hapislere düşüren FETÖ’nün yayın organı Zaman’ın savunmasına gönderecek kadar umursamaz.

Toplum şaşkınlık içindeydi. Türkiye’ye kumpas kuran Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı CHP’li vekillerle poz veriyordu.

KILIÇDAROĞLU’NUN ILICAK, AHMET ALTAN SEVGİSİ

Kılıçdaroğlu umursamadı… Şu soru sorulmalıydı: Hangi makul ülke, devletini kurumlarıyla birlikte ele geçirmeye çalışan bir terör örgütünün gazete çıkartmasına izin verir? Hangi ülkenin meşru muhalefeti bir terör yapılanmasının savunmasına koşar?

Kılıçdaroğlu umursamadı… Mitinglerinde FETÖ’nün cilalı ve mazileri manen kanlı yüzleri Ahmet Altanları, Nazlı Ilıcakları kahraman gazeteciler olarak alkışlattı. 

Kılıçdaroğlu umursamadı… MİT Başkanı’nı tutuklamaya kalkan, sorular çalarak binlerce gencin hayatını kaydıran, ordudan attıran FETÖ’cülerin tüm tezlerine sahip çıktı.

Kılıçdaroğlu umursamadı… MİT TIR’ları kumpasına sahip çıktı… FETÖ sızdırıyor, Kılıçdaroğlu üzerine atlıyordu. Siyaset, etik… Hak getire…

Kılıçdaroğlu umursamadı… Yıl 2014… FETÖ kanalı Samanyolu’na konuk olup ‘Duyumlar alıyorum. Süleyman Şah Türbesi'ne saldırılar olacak. Seçimlerden önce Erdoğan orduyu oraya sokmak isteyebilir” diyen de Kılıçdaroğlu’ydu… Kılıçdaroğlu'nun duyumlarının kaynağının ne olduğu tartışılırken, FETÖ, Suriye'deki çatışmaların Türkiye'ye karşı ortaya çıkardığı tehditlerin ve alınacak önlemlerin değerlendirildiği toplantıyla ilgili ses kayıtlarını günler sonra servis ediyordu…
Kılıçdaroğlu umursamadı… Bir gece tüm FETÖ’cüleri hapisten tahliye etmeye kalkacak kadar gözü dönmüş, kamikaze bir terör örgütünün darbe yapmayacağına inandırmaya çalıştı.

Kılıçdaroğlu umursamadı… Bu ülkenin askerlerinin kızlarının odasına kamera kurabilecek kadar alçalabilen, hayatlar çalan, bu ülkenin yönetimini darbeyle devralmaya çalışabilecek kadar pusucu, kahpe, hain örgütün ‘kontrollü darbe’ söylemine sahip çıktı…

Kim yola çıkmış bir darbenin durdurulabileceğinin garantisini verebilir? Kurduğu cümledeki cahilliğin, zavallığının farkında mıydı?  Farkında olsaydı umursamazdı.

Kılıçdaroğlu yine umursamadı… 15 Temmuz gecesi saatlerce darbecileri durdurmaya çalışan, bu devlet için canlarını veren vatandaşlarıyla değil FETÖ’cülerle empati kurmaya kalktı… Acaba tankların ezdiği insanları, tank paletleri nedeniyle yarısı kalmış otomobilleri görse vicdana gelir miydi?

Kılıçdaroğlu umursamadı… FETÖ’nün kendisini nasıl bir ulağa çevirdiği de umurunda değildi. Varsa yoksa Erdoğan nefreti…

KILIÇDAROĞLU’NUN TEK DERDİ ‘BAŞARDIM’ DEMEK…

Bir ülkenin gücü iktidarının yanı sıra muhalefetinin de gücünden gelir. Oysa Kılıçdaroğlu için yegane önemli şey kendi koltuğuydu. Mustafa Sarıgül’ü bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptı, bir Şişli’ye layık görmedi. Muharrem İnce’yi Türkiye’yi yönetmeye layık gördü ama İstanbul adayı yapmadı, dahası tüm ekibini tasfiye etti…

CHP’de hiçbir emeği olmayan bir isimdi Kılıçdaroğlu. Partiyi kurmamış adeta üzerine çökmüştü.

Çantada keklik gördüğü Kadıköy’e kimsenin tanımadığı Serdil Dara Odabaşı’nı da aday yapardı Beşiktaş’a kimsenin tanımadığı bir ismi de… 

Yolsuzluk nedeniyle görevden alınan belediye başkanının neden yine aday gösterildiği, hele bir de eşinin neden ısrarla milletvekili yapıldığını kimse anlamadı. Atatürk’ün partisini babasından kalmış market yönetmeye kalktı.

ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ HDP’YE KOÇBAŞI YAPTI

Şimdi Türkiye yeniden bir seçime giriyor. 

Tablo o kadar açık ki bir tarafta, tarafı Türkiye olan, bu ülkeyi geliştirmek için taş üstüne taş koymaya çalışan Cumhur İttifakı var… Bir tarafta tek mottosu ‘Erdoğan kaybetsin, ülkeye, vatandaşa ne olursa olsun’ olan Millet İttifakı… Yani CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, HDP… Yani acayiplikler silsilesi… 

Ha unutmadan bir de seçim öncesi tüm mide bulandırıcı tavırlarıyla videolar yaymaya çalışan FETÖ’nün sinsi, kalleş yüzleri… Onlar da Millet İttifakı için oy toplamaya çalışıyor. 

KILIÇDAROĞLU ‘BAŞARDIM’ DEMEK İSTİYOR

Muhalefetten beklenen makul bir projeyle, önermeyle, politikalarla, yönetmeye talip olmasıdır… 

Söz konusu ‘makul’ ise Kılıçdaroğlu’ndan bunu beklemeyin… Atatürk’ün partisi CHP’yi HDP’nin aparatı, koçbaşı yapmaktan gocunmaz… Emin olun bir sonraki adımını şu an o bile bilmiyordur. 

Oradan oraya savrulan, siyasette etik, duruş bırakmayan Kılıçdaroğlu’nun şimdi tek bir amacı var: Birkaç fazla belediye başkanlığı kazanıp koltuğunu koruyup ‘Ben başardım’ diyebilmek… Bu amaçla herkesle ittifak yapabilir. HDP’li olur, o olur, bu olur… Yeter ki ‘Başardım’ diyebilmek…

Acaba uyumadan önce kendisine şunu soruyor mu? “Biz es kaza belediye kazanırsak bu bölünmüş belediye meclisleriyle hizmet üretebilecek miyiz?”

Sanmıyorum…

Ne demiştik?

Kılıçdaroğlu umursamazdı… 

Bu ülkeyi, bu ülkenin insanını hiç umursamadı ki…