Yayın Tarihi:
18 Temmuz 2020 Cumartesi 08:26:00
Adalet Ağaoğlu'na vefasızlık ve benim yaptığım bir haksızlık
Geçtiğimiz hafta içinde, 14 Temmuz 2020 tarihinde Adalet Ağaoğlu vefat etti.
*
91 yaşındaydı Adalet Hanım ama her ölüm erken ölümdür Cemal Süreya’nın dediği gibi. Vefat haberini duyunca çok üzüldüm.
*
Büyük bir yazardı, yüksek seviyede bir edebiyatçıydı Adalet Ağaoğlu. Özgürlükçü sosyalist bir aydındı. Hem de cesur bir aydın.
*
Hem “Ölmeye Yatmak” hem de “Bir Düğün Gecesi” eşi az bulunur kıymette iki romandır. Ağaoğlu, Türk edebiyatının en güçlü kadın profillerinden biriydi.
*
Medyaya ve özellikle sol medyaya baktım bu vefat haberinden sonra. Adalet Ağaoğlu ile ilgili beklediğimden çok az sayıda yazı çıktı.
*
Adalet Hanım’ın emeği nerdeyse yok sayılıyordu. Alternatif ve sol medyada bile durum buydu. Açık bir vefasızlık yaşanıyordu.
*
Bir tek Gazete Duvar bu noktada istisna. Sadece bu yayın organında büyük yazar Adalet Ağaoğlu’nun hakkı teslim edildi. Çok güzel yazılar ve dosyalar yayınladılar.
*
Bu arada Nobel ödüllü tek Türk edebiyatçısı olan Orhan Pamuk’tanda da Adalet Ağaoğlu’nun vefatına dair bir cümle de olsa açıklama yapmasını bekledim açıkçası. Dikkatle takip ettim ama göremedim.
*
Oysa Pamuk 2006’da Nobel aldığında Türk edebiyat camiasının çoğunluğuna inat Adalet Ağaoğlu ısrarla kendisinin Nobel’i gerçekten hak eden büyük bir yazar olduğunu ifade etti. Doğan Hızlan’ın TV programına sırf bu sebeple kendisi katılmak istedi.
*
Pamuk’un hakkını hep savunurdu Adalet Hanım. Ayrıca politik olarak hep aynı sebepten kendi içlerinden çıktıkları camiadan dayak yediler hem Adalet Ağaoğlu hem Orhan Pamuk.
*
Adalet Hanım’a vefasızlık ve haksızlık ediliyor bu çevrelerde çünkü Ağaoğlu ancien regime’in yani askeri vesayetin yıkılmasını tam desteklemişti tıpkı Orhan Pamuk gibi.
*
2010 referandumunda “Evet” demiş ve çözüm sürecine inatla sonuna kadar omuz vermişti büyük yazar.
*
Adalet Ağaoğlu gibi eski rejimi yani TSK ile burjuvazinin hegemonyacı-vesayetçi evliliğini “Bir Düğün Gecesi” isimli başyapıtında mükemmel resmetmiş bir büyük yazar bu köhnemiş vesayet rejiminin yıkılmasından mutlu olmayacaktı da ne yapacaktı? İçeriğini faşist bulduğu Cumhuriyet mitinglerini mi destekleseydi?
*
Adalet Ağaoğlu gibi özgürlükçü-solcu bir entelektüel eğer o davranışlarının aksini yapmış olsa kendine ve en başta da “Bir Düğün Gecesi”ne ihanet etmiş olurdu.
*
Ayrıca kimilerinin yanlış şekilde yazdığı gibi 2010’daki kararından da pişmanlık duymadı. Kübra Par ile 2014’teki röportajında daha da iddialı bir biçimde yaptıklarının arkasında durdu. Bunun yanında yeni rejime karşı da mesafeliydi. Şöyle diyordu Ağaoğlu...
*
“...Ben “Yetmez ama evet” diyenlerden değil direkt “Evet” diyenlerdendim. Anayasa’nın değişmesini her darbeden sonra istedim çünkü silah gücüyle yapılmış anti demokratik anayasalardı bunlar. İçerde MGK var, bütün siviller ona bağlı. “Evet” dediğim için birden bire AKP’li yaptılar beni. Yakın dostlarım bile aramaz oldu, başlarını çevirdi. Dizlerime kapanan bir adam televizyona çıktı, AKP’li olmuşum diye kitaplarımı çöpe attığını söyledi, beni gözden düşürmeye çalıştı. Benden hiç bahsetmeyen Mustafa Kemalci bir gazete, televizyonda “Başbakan yalan söyledi” dediğimde beni göklere çıkardı. Verdiğim bir röportajda da “Evet dediği için pişman oldu” diye yazdılar. Pişman filan değilim, bugün de olsa yine aynı şeyi yaparım... “
*
Aynı Kübra Par röportajında eski rejimin başörtüsü düşmanlığından hareketle nasıl militarist ve ırkçı noktalara savrulduğunun analizini de şöyle yapıyor Adalet Ağaoğlu...
*
“Cumhuriyet Mitingleri’ni anımsıyorum. Kürsüde aydın feministlere Batılı görünen Prof. Türkan Saylan... Askerlerin bir tek postallarını öpmedikleri kalıyor... Irkçılık yapıyorlar. Nedeni ne? Başörtülüler... “
*
Adalet Ağaoğlu’na “AKP’li” oldu diye bu haksızlığı yapanların sabah akşam küfrettikleri yeni rejime aslında en çok hizmet edenler olduğu da bir gerçektir. Yeni rejimin payandası bunlardır ama bunu göremeyecek kadar da ideolojik açıdan aptaldır bunlar. Neyse konumuz bu aptallığı analiz etmek değil. Bir başka yazıda bu meseleyi ele alırım.
*
Demin bahsettiğim Gazete Duvar’da Adalet Ağaoğlu ile ilgili en içten ve sahici yazıyı da Cansu Çamlıbel kaleme almış. Hepinize bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
*
Tartışmasız en iyi Ağaoğlu romanı olan “Bir Düğün Gecesi” bağlamında şöyle yazmış Çamlıbel: “Hiç sevemediğim bir kavram olan “düğün”ü delik deşik etmesine bayılmıştım. Ankaralılığın çakallıkla mahcubiyet arasında gidip gelen kendine özgü halini roman karakterlerinin ruhuna nasıl da öyle ince ince nakşedebildiğine hayret etmiştim Ankaralı bir çocuk olarak”
*
Adalet Ağaoğlu’na sol medyanın yaptığı haksızlıktan bahsederken bir insanın kendi yaptığı haksızlığın üstünü örtmesi dürüstlüğe ve adalete sığmaz. Ben de zamanında Cansu Çamlıbel’e haksızlık yapmıştım. Anlatayım...
*
Cansu çok çalışkan ve hırslı bir dış politika gazetecisiydi. Kendisiyle de “tuhaf” bir gecede Off-Pera denen mekanda tanışmıştım. Tam 10 sene öncesi. Yıl 2010.
*
Onlar müzik yazarı Mehmet Tez’in doğum günü için ordaydılar. Cansu’nun yanında da yakın dostu Melis Alphan ve başka gazeteciler de vardı. O gün henüz evli olmadığım Nagehan Alçı da Pelin Batu ve başka bir arkadaş grubuyla başka bir vesileyle oradaydı.
*
Sonradan yine bazı ortamlarda görüştük. Hatta Nagehan ile evlendikten sonra bizim Paşalimanı’ndaki evimizde verdiğimiz bir partiye de gelmişti Cansu.
*
Hürriyet’te sürekli köşe yazarı olmak ve soru soran kimliğin dışında güçlü yorumlar yaparak siyasi hayatı etkileyen medya nomenklaturası içine dahil olmayı çok istiyordu.
*
Dış politika gazeteciliği ve röportajcılık alanında verdiği büyük emeklerle de bunu hak ediyordu. Sedat Ergin de Cansu’yu destekliyordu.
*
Fakat biz o zaman başka birini, yakın bir arkadaşımızı paraşütle Cansu’nun önüne geçirdik. Doğrudan Aydın Doğan ile o kişiyi ben ve Nagehan tanıştırdık. Doğan’a telkinde bulunduk.
*
O süreç içinde Cansu yerine tepeden inme o kişi Hürriyet’e dış politika alanında köşe yazarı yaptırıldı. Yani resmen torpildi bu.
*
Sonra bu operasyonun bizden bağımsız görünmesi için de mükemmel bir üstünü örtme mekanizmasını bizzat ben kurdum. Operasyon bizimle alakasız görüldü. Doğrudan şahitleri dışında kimse de bilmez bu olayı.
*
Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu ise bu süreci iyi bilen iki isim. Onlar da bizim getirdiğimiz o paraşütle inen kişiye olumlu ve sıcak davrandılar.
*
Bunları hatırlayınca üzülüyorum. Haksızlıktı çünkü. Bu doğal-olmayan müdahale olmasa Cansu isteğine 2012-13 gibi kavuşacaktı.
*
Bir sabah uyandığında kendisi yerine hariçten birinin köşe yazarlığına tepeden getirildiğini görünce Cansu’nun sinir krizi geçirdiğini söylemişlerdi bana. İçim burkulmuştu ama hemen bu duygumun üstünü örtmeyi tercih etmiştim.
*
O süreçte adil ve etik tavrı Sedat Ergin almıştı ve bu operasyona karşı çıkmıştı. Bu konuda pişmanlığımı sonradan Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu ile de paylaştım. Hatta Özkök ile yakın bir zaman önce konuştuk.
*
Elbette esas bu işte karar veren Aydın Doğan’ın kendisiydi ama Doğan zaten böyle “küçük olay” türünden gördüğü şeyleri önemsemezdi. “Tamam yapın” der geçerdi. O hep “büyük iş”lerin peşindeydi.
*
Adalet Ağaoğlu’nun vefatı ve bu ölüm ile ilgili Cansu Çamlıbel’in yazısı vesilesiyle içimde kalmış ve üzüntü duyduğum bu hadiseyi de nakletmek istedim. Şimdi yeniden büyük yazar ile ilgili konuya dönelim...
*
1998 senesinde Adalet Ağaoğlu’nun ”Ölmeye Yatmak” adlı eserini İzmir Özgün Dersane’den sınıf arkadaşım Aylin Kuryel bana hediye etmişti. İkimiz de henüz lise öğrencisiydik.
*
Aylin şu an Amsterdam Üniversitesi’nde akademisyen ve iyi bir belgesel yönetmeni. Fırat Yücel ile beraber çok orijinal çalışmaları var.
*
Aylin Kuryel de Adalet Ağaoğlu gibi bir sosyalistti. 1998’de tutkuyla seviyordu bu romanı. Kendini o romandaki Aysel gibi hissediyordu belki de.
*
Ben ise Aylin’e Friedrich August Von Hayek’in hayatını ve fikirlerini anlatan Eamonn Butler’ın kitabını hediye etmiştim. Liberte Yayınları’nın bir kitabıydı. Atilla Yayla basmıştı bu kitabı.
*
1998 yaz başlangıcıydı. Bir yanda Adalet Ağaoğlu bir yanda Friedrich Hayek. İki apayrı dünyanın ve iki bambaşka politik-ekonomik düşüncenin insanı.
*
Daha o zamandan Aylin’le ne kadar da zıt dünya görüşlerine ve meraklara sahipmişiz. Fakat saatlerce sohbet eder ve uzun uzun tartışırdık.
*
Büyük yazar Adalet Ağaoğlu vefat edince tüm bunları hatırladım.
*
İşin daha da ilginci daha geçen hafta Aylin’in derlediği ve İletişim Yayınları’ndan çıkan kitap “Sıkıntı Var”ı almıştım.
*
O kitabı okuyordum Adalet Ağaoğlu’nun vefat ettiği haberini duyduğumda...
*
91 yaşında kaybettiğimiz büyük yazar Adalet Ağaoğlu’nu saygı ve minnetle anıyorum.