Yayın Tarihi:
08 Nisan 2020 Çarşamba 08:00:00
Gerçek bilim adamları ve şarlatanlar
Koronavirüs salgınının ülkemizde de yayılmasıyla ekranlara çıkan bilim adamlarının hakikaten ehliyet sahibi olup olmadığı meselesi de yoğun olarak tartışılmaya başladı.
*
Ateş bacayı sarınca yani Kovid-19 tehdidi hepimizin kapısına kadar gelince hangi profesör gerçek bilim adamı hangisi akademik ünvanlı ama ehliyetsiz şarlatan bu konuları artık herkes daha çok konuşmaya başladı. Oysa daha önce bizim medya alemi bu konulara özen göstermezdi hiç.
*
Gerçek bilim adamları ile şarlatanlar arasında farkı anlamak için dil metaforundan hareketle şöyle bir analiz çerçevesi sunmak istiyorum bugün sizlere...
*
Bir dili, bir lisanı iyi bilen, o dilin künhüne vakıf olan insanlar vardır. Bir de yine aynı dili -amiyane tabirle- parçalayarak konuşan, yamuk yumuk bilen ama çaktırmamak için hiç duralamayan, böylece kendini o dili iyi biliyormuş gibi göstermeye çalışanlar vardır.
*
Elbette bahsi geçen lisanı hiç bilmeyenler, resepsiyonist ile hamal karışımı bu dil parçalama durumlarını fark etmezler. Aksine karşıdaki kişiyi o dili iyi de biliyor zannedebilirler.
*
Hatta o kişi, arada daha spektaküler tonlamalar falan yapıyorsa acemiler nazarında o dile derinlemesine vakıf olan insanlardan daha da yetkin olduğu sanılabilir.
*
Fakat elbette bu türden şarlatanlıklar o dili sahici anlamda iyi bilen insanların yanında geçerli olmaz.
*
Onlar birkaç cümlesinden o şarlatana notunu verirler. Araya ne kadar az kişinin bildiğini düşündüğü süslü lafları koyarsa koysun, ne kadar suyu bulandırarak derin gösterme numaralarına başvurursa başvursun, sonuç değişmez.
*
Bir dile derinlemesine vakıf olan, o lisanla hakikaten hemhal olmuş insanlar, kendileri gibi olan ve kendileri yolunda olan insanları iyi tanırlar.
*
Kısa yoldan, hiçbir usul erkân tanımadan, oradan buradan kelimeleri toplayarak, o dili katlederek konuşanlar ancak kendileri gibi şarlatanların pazarında para ederler, orada havalarını atabilirler.
*
Dil meselesini yani buradaki örneğimizle bilim meselesini ciddiye alanlar ise bu tür insanlara sadece gülüp geçer.
*
Evrensel seviyede akademik dünya yani global bilim camiası da tastamam böyle bir alemdir.
*
Türk akademi dünyası ise unvan sahibi olup, ehliyet sahibi olmayan binlerce adamla doludur.
*
Ehliyetli diye kendini iyi pazarlayanların bile çoğunun içi boştur maalesef. Yada zamanla içleri boşalır.
*
Bu ehliyetsiz ve aynı zamanda kifayetsiz muhteris isimleri kaliteli akademisyenler iyi bilirler. Böyle insanlara kendi aralarında "şarlatan" derler.
*
Bu tiplerin şarlatanlıkları o bilim dünyası içinde bilinen, konuşulan bir olgudur...
*
Üzerine düşünülmesi gereken konuları kendine gerçek anlamda mesele edinmemiş, o sahici meselelerin peşinden sabırla gitmek yerine kısa yoldan bazı "seksî" terimleri ve kişileri zikrederek, terminoloji parçalayarak konuşma gayretkeşliğinde insan modelleridir bunlar.
*
Dertleri, gerçek bilim adamı olma değil akademisyen ve entelektüel görünme derdidir.
*
Yalnız bazen gerçekten bilim adamı olma gayretinde bazı genç akademisyenler de medyanın yarattığı geçici kudret sarhoşluğuyla yanlış bir cümle ediyorlar. Oradan hareketle adamın tüm bilimsel araştırma hayatını yok sayıp şarlatan yaftası yapıştırmak yani infaz etmek de adaletsizlik. Çok konuşulan Oytun Erbaş hadisesi tam olarak böyle bir olay. Oytun olayını ayrıca da yazmayı düşünüyorum bu köşede. O hadisede yapımcı İlker Canikligil’e de orantısız güçle saldırıldı tıpkı Oytun Erbaş’a yapıldığı gibi. Bu arada yönetmen Canikligil de maalesef Kovid-19’a yakalanmış. Kendisine acil şifalar diliyorum. Gerçek bir sosyal bilimci ve akademisyen olan Emrah Safa Gürkan ile yaptıkları özgün ve yaratıcı program da çok faydalı Türkiye için.
*
Biz gerçek akademisyenler-entelektüeller ile şarlatanlar arasındaki farkı aktarmaya devam edelim... Bu şarlatan modelleri kendilerini havalı göstermeye uygun şekilde "seksî" terimler icat etmiş, "seksî" adamların peşine düşerler hemen. Buldukları anda da anında o seksapelitenin acenteliğine soyunurlar.
*
Bu acentelik imitasyon pazarında, şarlatanlar piyasasında iyi de tutup, ilgili kişiye belli şeyler de kazandırır ama gerçek bilim adamları camiasında bu cilalı laflar elbette para etmez.
*
Entelektüellerin ve gerçek akademisyenlerin dünyasında ise benimsenen fikirlerden çok daha önemli olan mevzu sahicilik meselesidir.
*
Belli meseleler üzerine hakikaten kafa yormak gerekir. O kafa yorma sürecinde usulüne uygun şekilde beslenmeyi bilmek gerekir.
*
İşin abc'sinden başlayarak o entelektüel alfabeye sindire sindire vakıf olmak gerekir. Sabretmeyi bilmek gerekir.
*
Ancak bu vukufiyetten hareketle sindirilmiş harflerle kurulmuş kelimeler sahici olabilir. O sahici kelimelerle anlamlı ve derinlikli cümleler kurulabilir.
*
Öbür türlü bir çaba, yani a'dan direkt v'ye, z'ye geçme arzusu ancak mutant bir dil, sahtekâr bir jargon ve şarlatan insan modelleri üretebilir. Nitekim Türkiye'nin akademi dünyasında bol bol olan da bu maalesef.