Rasim Ozan Kütahyalı


Yayın Tarihi:

19 Şubat 2020 Çarşamba 08:00:00

Kemalistler darbe mi yapacak?

Son derece ciddiyetle ve sağlam bilgilerle tartışılması gereken TSK içindeki askeri hareketlilik meselesi sulanmaya başladı. Bilgisizce yapılan yorumlarla çok önemli olan bu hadisenin içi boşaltılıyor. Bu bilgisizlik her cepheden yapılıyor. Ya bu hadise çok küçümseniyor ya da çok abartılıyor ve karman çorman hale geliyor.

*
Geçen yazımda da ifade etiğim gibi Türkiye’de şu an muvazzaf durumda en az 15.000 FETÖ’cü subay vardır. Tüm askeri personel içindeyse en az 40.000 FETÖ’cü vardır. Bunlar afaki rakamlar değildir. Farklı kurumların birçok çapraz soruşturma neticesinde ortalama olarak uzlaştığı rakamlardır bunlar.  F-16 pilotlarının en az yarısının FETÖ’cü olduğu gerçeği gibi hakikattir bu rakamlar. 15 Temmuz olunca herkes haklılığımı anlamıştı. Ben yine aynı kaynaklara mukayeseli olarak sorarak bu rakamı ifade ediyorum.

*

Şu an mevcut tehlikenin ana kaynağı bu personel kadrosudur. Tasfiye edilmek ve hapse girmekten korkarak bir hareketlenme ve kıpırdanma içine girmelerinden doğal ne olabilir?

*

Bu tehlike tüm Türkiye için tehdittir. 15 Temmuz’dan 4 ay önce söylenenleri önemsemeyen gazeteciler yine aynı yanlışa düşüyorlar. Sadece gündelik siyasi hesaplarla “Darbe söylentileri kime yarar” gibi kurnazlıklarla Türkiye’yi anlamak mümkün değildir. Zaten darbe söylentisi yok. Bu yapının idareye el koyması da mümkün değildir. 15 Temmuz’da da yapamadılar. Fakat bir iç karışıklığa sebebiyet verme ihtimali vardır.

*

Dolayısıyla başlıktaki soruya dönersek bu bağlamda Kemalist-ulusalcı bir askeri darbe yada kalkışma olma ihtimali teknik olarak şu konjonktürde mümkün değildir. “Bu kez darbeyi Kemalistler yapacak” gibi sözlerin altı bilgi olarak boştur. Bir askeri kalkışmaya diyelim gerçek Kemalist subaylar da destek verse bile 15 bin kripto-FETÖ’cü subayın örgütsel ağırlığını koymasıyla birlikte esasen Gülenist mahiyette olacaktır. Somut koşullar ve örgütsel yapı bellidir. TSK içindeki mevcut durumun ne olduğunu gözetmeden ve araştırmadan yapılmış afaki bir projeksiyondur “Kemalist darbe olacak” sözleri.

*

Bakın kendine Kemalist yada ulusalcı diyenlerin bu ülkede en nefret ettiği kişilerden biri belki de başlıcasıyım. Aralarından kimileri Kemalist rejimin bitişinden beni sorumlu tutacak kadar öfkelidir. Hakkımda bu bitmeyen öfkeyle yaptıkları tezviratın haddi hesabı yoktur. Ben ise Ahmet Davutoğlu’nun Suriye bahsinde sürekli söylediği gibi “Ben bişey yapmadım. Bişey yapmadım. Sorumlu vallahi ben değilim. Billahi ben değilim” diyecek bir insan değilim. Bu zihniyetle geçmişte büyük kavga verdim. O konular ayrıca detaylarıyla konuşulur. Ben her yüzleşmeye de hazırım. Fakat şu an aktüel olan kalkışma ihtimali gibi böyle önemli bir olayı şahsi meselelerimize indirgersek büyük yanlış olur. Yani kimi yazarların kendini kaptırdığı “Kemalist laikçilere kinimiz var e hadi bakalım o zaman bu darbe muhabbetini onlara yıkalım bir tasfiye başlasın” tarzı bir davranışın Türkiye'ye hiçbir faydası yoktur. En az 15 bin subayıyla FETÖ halen orta kademe subaylarda diri durumdayken bu tarz hedef saptıran konuşmalar doğru değildir. Bilakis ayrılıkları şimdilik paranteze almak ve somut bilgilerle gerçekleri konuşmak gerekir. Öte yandan kimi Kemalistlerin kendini kaptırdığı “FETÖ’nün siyasi ayağı Erdoğan’dır” tipinde çirkin ve iftiracı söylemlerin de FETÖ’nün işine yaradığını o kanat görmelidir. Mesela hem İlker Başbuğ’un hem Kemal Kılıçdaroğlu’nun üst üste gelen açıklamaları Türkiye’nin ortamını zehirlenmekten başka işlev görmemiştir. Karşılıklı aymazlığa son verilmesi gerekir.

*

İşin ilginci darbe tartışmalarını başlatan RAND raporu da dikkatle incelendiğinde orada da TSK içindeki ihraçlardan orta kademe subayların rahatsız olduğu ve bu bağlamda bir kalkışma olabileceği söyleniyor. TSK içinde FETÖ ihraçları ve ankesör gibi yine FETÖ soruşturmalarıyla ordudan atılanlar oluyor. Ordu içindeki gerçek Kemalistler neden FETÖ ihraçlarından rahatsız olsun? Bilakis buna sevinmeleri gerekir.

*

Aslında RAND raporu adım adım ihraçlarla tasfiye edilmekte olan ve bu yüzden panikleyen FETÖ’cü subayların son bir hamleyle kalkışma yapabileceğini itiraf ediyor dolaylı olarak.

*

Elbette böyle bir kalkışma ihtimaline de Amerikan menfaatleri açısından olumsuz bakmıyor. Zaten rapor tamamen Amerikan menfaatleri açısından Türkiye’de yapılabilecekler üzerine kurulu. Kolonyalist bir bakış açısıyla yazılmış, tespitler üzerinde iyi çalışılmış ama her yerinden kötü niyet akan bir rapor.

*

Ordu içindeki gerçek Atatürkçüler FETÖ ihraçlarından gayet memnun durumdalar ama onları manipüle etmek için çok profesyonelce hazırlanmış bir kripto-FETÖ Kemalizmi denen ve ordu içinde olan bir olguya da işaret etmeliyiz. İşte bu noktada da Atatürkçü görünümlü Fetullahçılık noktasında hakikaten akıllara durgunluk verecek örnekleri var bu örgütün.

*

Geçen yazımda FETÖ ile mücadeleden sorumlu Genelkurmay Askeri Başsavcısı Kurtuluş Kaya’dan bahsetmiştim. 8 Nisan 2016 tarihinde yaptığımız 4 saatlik konuşmada FETÖ’nün eskiden beri düşmanı bir Atatürkçü subay olduğuna dair gazete küpürlerini bana göstermişti. Zaman gazetesi 2009’dan itibaren Kurtuluş Kaya’yı hedef alan haberler yapmıştı. Soruşturmaları ve ihbarları bekletmekte ve Ergenekon’a destek olmakla suçlanmıştı FETÖ medyasıntarafından. Bu adam en has FETÖ’cülerden biri çıktı. Bu darbe başarılı olsa 15 Temmuz’un Altay Ömer Egesel’i gibi olacak ve hem Kemalistleri hem Erdoğanistleri tutuklayacaktı.

*

Bakın bir başka örnek Erzincan-Ergenekon davasında yargılanan Orgeneral Saldıray Berk’in en yakını olan ve kendisi de Ergenekon’dan yargılanan Albay Murat Yılmaz örneğidir. Yılmaz her zaman koyu Kemalist ve FETÖ düşmanı olarak TSK’da bilinmiş bir subaydı tıpkı Kurtuluş Kaya gibi. Nitekim o Erzincan olayında Fetullahçı özel yetkili savcı Osman Şanal’a dayılandığına ve bağırdığına herkes şahit olmuş. Herkesin Fetullahçılardan korktuğu bir dönemde böyle davranması takdir toplamış. Herkes hayret etmiş. Sonra bu Ergenekon’dan o da sözde yargılanmış ama 1 gün dahi tutuklanmadan beraat etmiş! Herkesin koyu Kemalist bildiği bu Albay Murat Yılmaz 15 Temmuz darbesinin Manisa’daki 1 numarası olarak o darbede görev aldı. Manisa Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç’i “TSK yönetime el koydu. Güçlük çıkarmayın” diye tehdit etti. FETÖ’nün listesinde de sıkıyönetim komutanı olarak kendisine görev verilmişti. Ağırlaştırılmış müebbet alan bu darbeciyi ise CHP’li Özgür Özel “Atatürkçü subaydır. Ergenenekon’da yargılanmıştır” diye basın toplantısıyla savundu. Kimi Ergenekon sanıkları da bu ismi hala savunuyor. Peki acaba Albay Murat Yılmaz  FETÖ’cü olmayan ama Kemalist olduğu için mi 15 Temmuz’a katılan biriydi? Düz bir mantıkla öyle görülebilir. Oysa savcıların araştırmasına göre kesinlikle kendini gizlemiş hatta darbe gecesi bile iki şişe bira içmiş bir FETÖ’cüydü Murat Yılmaz. Herşeyden haberdardı ve birliğini darbeye çok önceden hazırlamıştı ve Manisa bölgesinde tüm otoriteyi FETÖ adına devralacaktı.

*

Bir başka örnek ise benim de yanıldığımı kabul etmem gereken dehşet bir örnektir. Tıpkı Kurtuluş Kaya ve Murat Yılmaz örnekleri gibi Albay Erdal Toğaç meselesi FETÖ’nün nasıl incelikli bir istihbarat ve casusluk örgütü olduğuna kanıttır. Erdal Toğaç Balyoz davasında rapor yazan ve “Balyoz Harekat Planı sahtedir. Tüm dijital deliller sahtedir. Bu dava kumpastır” diyen bir Albay. Bu sebeple Zaman gazetesi bu subay aleyhinde büyük puntolu haberler yapmış. Tüm o süreçlerde Toğaç Ergenekon ve Balyoz sanıklarının hep yanında durmuş ve bu iki davayı Fetullahçıların tezgahı olarak gören bir subay. Bu Albay da 15 Temmuz’un aktif darbeci isimlerinden birisi. Ben de darbe davalarını incelerken Erdal Toğaç’ı 15 Temmuz’un FETÖ dışındaki unsurlarından biri olarak değerlendirmiştim. Tıpkı Albay Murat Yılmaz gibi. Darbeci ama FETÖ’cü olmayan bir subay tipi. Hatta bir yazı da yazmıştım. Sonra gazeteci Toygun Atilla benim bu yazıma itiraz eden ve beni de sert eleştiren bir yazı kaleme aldı. Odatv de o yazıyı manşet yapmıştı. Atilla’nın bir FETÖ itlrafçısı polis şefinin ifadesine dayandırdığı Erdal Toğaç portresi ise bambaşkaydı. Sonrasında ben de devletin içinden detaylı soruşturdum bu konuyu ve gerçekten Erdal Toğaç FETÖ’nün en çekirdeğindeki casuslardan biriydi. İnanılmaz bir hadiseydi. Yani sıradan FETÖ’cülerden biri de değildi. Çok profesyonel bir casus gibi Ergenekon-Balyoz camiasının içine sızmıştı. Tüm o içeriden bilgileri toplayan adamlardan biriydi. Atilla doğru yere parmak basmıştı. Sivil alanda da Türk Solu dergisi gibi Ergenekon’un en radikal avukatlarından birinin 15 Temmuzcu çıkması gibi aynen Erdal Toğaç benzeri FETÖ’nün gizli ajan provokasyonunu yapan isimler ortaya çıktı.

*

Özetle Türkiye’yi seven herkesin şu an odaklanması gereken konu en az 15.000 olan potansiyel kalkışmacı bu FETÖ’cü subayların teşhis edilebilmesidir. “Niye bunları atmıyorlar” demek kolay laftır. Açıkçası bu kolay lafları edenlerden de şüphelenmek gerekir. Ortalama rakam biliniyor ama hücre şeklinde örgütlenmiş bu yapıyı kişi kişi tespit etmek zor. Her şekle girebilen böyle bir istihbarat ve casusluk örgütü Atatürkçülerin de Erdoğancıların da düşmanıdır.