Yayın Tarihi:
19 Ocak 2017 Perşembe 01:00:00
Aldattılar ve sustular
FETÖ medya yapılanmasının organı Taraf gazetesinde yazmış olmak nasıl bir duygudur? Eski hatalarını açıklamış ve özeleştiri yapmış olanları tenzih ediyorum. Hata yapmak insani bir özelliktir, kendini yeniden değerlendirip geleceğe daha sağlam deneyimlerle başlamak bir meziyettir. FETÖ ülkeye öyle bir travma yaşatmıştır ki koskoca Cumhurbaşkanı bile FETÖ konusunda aldatıldığını söyleyip halktan af dilemiştir.
Dokunulmazlar kastı
Ama maalesef FETÖ’nün medyasında bulunup da hatalarını hiçbir zaman kabul etmeyen bir grup aydın kendilerini üstelik dokunulmaz ilan etmişlerdir. Herkes aldatıldık derken bu aydınlarımız üzerlerine toz kondurmamışlardır. Adı eskiden çok vahim kumpaslara yazar olarak karışmışken, suçluluk duymak ne kelime, hiçbir rahatsızlık hissetmeyen bir çevreden söz ediyorum. Bunlar, FETÖ’cüler tarafından 10 yıldır saptırılan ve süründürülen Dink Davası hakkında ilgililerin ifade vermesi hakkında bir yayın yapılınca rahatsız olmuşlar. Eski Taraf gazetesi yazarı ve FETÖ’nün amiral gemisi Zaman’ın Başyazarı Etyen Mahçupyan’ın neden ifadesine başvurulmadığını soran Güneş Gazetesi’ni topa tutuyorlar.
Kapatılan Taraf gazetesinin eski yazarları yani hapisteki Ahmet Altan’ın, FETÖ ‘nün Emre Uslu, Önder Aytaç ve Mehmet Baransu gibi tetikçilerin köşe arkadaşları Mahçupyan’ın adını duyar duymaz teyakkuza geçmişler. Bu aydınlar 2007 ila 2014 yılları arasında Taraf gazetesinin alet olduğu birçok tezgâhta bir şekilde rol aldılar. Çoğunun bu dönemde bilinçsiz şekilde davrandıklarına, FETÖ çetesinin amaçlarına bilmeden yardımcı olduklarına inanırım. Bununla beraber, geçmişlerini göz önüne alarak daha özenli ifadeler kullanmalarını beklerken onları sağa sola şimşekler, yıldırımlar saçarken görmek beni şaşırttı.
Neden ifade alınmadı?
Dünyadaki bütün cinayet soruşturmalarında, polis önce maktulün ailesinden başlayarak spiral şeklinde, yakın çevresini ve arkadaşlarını sorguya çekerek ilerler. Onların verecekleri ifadelerden yola çıkarak cinayet nedenlerini bulmaya ve kurbanın hayatını kaybetmesinden yararlanacak olan azmettiricileri bulmaya yönelir. Ama 19 Ocak 2007 tarihinde işlenen Dink cinayetinden sonra bu tür bir çalışma nedense olmamıştır. Ve dava 10 yıldır uyutulmaktadır.
Hırant Dink cinayeti sonrası dönem çok ilginç bir seyir izlemiştir. Olayın hemen sonrasında o kadar kısa zamanda bir araya gelen bir kalabalık “hepimiz Ermeni’yiz, hepimiz Hırant’ız” sloganlarıyla azmettiricileri saptamışlardır bile: “Ergenekon” adı verilen bir örgüt. Olayın yönlendirilmesini, soruşturmanın kamuoyunu etkileyecek şekilde sızdırılmasını Taraf yazarlarından hem polis, hem gazeteci olanlar yapmışlardır. Diğerleri de yardımcıları, destekçileri olmuşlardır ve 10 yıl sonra bugün hâlâ rahatlıkla başkalarına ahlâk dersleri vermektedirler.
Operasyonlara zemin
Perde gerisinde Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek gibi polis şeflerinin, ön planda bugün sıkı FETÖ’cü oldukları anlaşılan hâkim ve savcıların bulunduğu tezgâhın amacı ancak bugün anlaşılmaktadır: “Dink cinayetini kullanarak Ergenekon, Balyoz ve civarındaki çok sayıda operasyona zemin hazırlamak”.
O dönemde adına “Hırant’ın arkadaşları” denilen grup içinde birçok isim aslında Hırant’tan çok bugün FETÖ örgütünden yargılanan FETÖ’cü polis şeflerinin ve savcıların arkadaşları, dostlarıydı, yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu.
Israrlı çabalar
O aydınların ısrarlı çabaları sonucu, FETÖ senaryoları Türk toplumuna kabul ettiriliyor, FETÖ’cü polis ve savcılar medyatik figürler haline geliyorlar ve demokrasi kahramanları olarak sunuluyorlardı.
O aydınların ısrarlı çabaları sonucu Hırant Dink davası 10 yıl bekletilip, saptırılıyor, FETÖ olgusu gözlerden gizlenerek yanlış hedefler, yanlış pistler dayatılıyor, adalet mekanizması yanıltılıyordu.
O aydınların ısrarlı çabaları sonucu, devlet yöneticileri aldatılıyor, normal koşullarda sapkın bir cemaatin hurafeleri olarak değerlendirilecek FETÖ iddiaları ciddiye alınıyordu.
O aydınların çoğu eski solcu yeni liberal ve zamanında şu veya bu şekilde başları darbelerle belaya girmiş insanlar oldukları için FETÖ örgütüne çok güzel konu mankenliği yapabildiler. Devlet yöneticilerinin aldatılmasında büyük rol oynayan bu insanlar, muhalefetin AK Parti’ye yönelik “siz hep aldanırsınız böyle” şeklindeki suçlamalarına karşı ise köşelerinde sessiz durmayı tercih ettiler.
Sadede gelelim
Bu aydınlardan bir kısmı geçmişle ilgili kısmi bir bedel ödemek için dahi olsa, adalet çarkının yeniden işlemesine yardımcı olacak olmayı bir namus borcu sayacak yerde dostlarının ve kendilerinin dokunulmazlığını korumak peşindeler.
Bir de artık modası ve güncelliği geçmiş 50 yıl öncesi tartışmalara dönerek Stalin mahkemelerinden dem vurup, Mahçupyan’la ilgili hatırlatmaları o yargılamalara benzetenler var. Bir entelektüel merakıyla Türkiye’de ille de Stalin mahkemeleri arıyorsak Ergenekon, Balyoz ve benzeri yargılamalara bakmak yeterlidir. Önder Aytaçlarla, Emre Uslularla, Mehmet Baransularla bu mahkemelerin iddianamelerini oluşturmak ve kamuoyunu FETÖ savcıları lehinde etkilemek için aynı Taraf yazarları epeyce çalıştılar. Ne garip benzerlik değil mi, Rusya’da Kirov öldürülüyor ve muhaliflerin yargılanmaları başlıyor, Türkiye’de de Hırant Dink öldürülüyor Ergenekon duruşmaları başlıyor.
Pes
Benim inanılmaz bulduğum şudur: Günümüzün en tehlikeli terör örgütü FETÖ’nün kumpas ve tezgâhlar döneminde onunla aynı trende yol arkadaşlığı yapmış olanlar, kendi doğru bildikleri yolda gazetecilik yapanlara hak, adalet, demokratlık dersleri veriyorlar. Pes doğrusu!