Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

21 Şubat 2017 Salı 00:00:00

Bu daha Avrupa'nın iyi günleri 

"ABD Başkan Yardımcısı Pence bizimle çocukla konuşur gibi konuşuyor. Sizi seviyorum diyor ama içi boş.” Bu sözleri kim söyledi dersiniz? NATO Eski Sekreteri İspanyol Javier Solana Avrupalıların moral bozukluğunu bu sözlerle dile getiriyor. Bir başka Avrupalı Staffan de Mistura ise Birleşmiş Milletler’de görevli olduğu Suriye dosyası konusunda şöyle diyor: “Bu karmaşık sorunda Amerika’nın tutumu nedir? Bunu size söyleyemem. Çünkü doğrusu ben de bilmiyorum.”  

Görüldüğü gibi Avrupa ile ABD arasındaki ilişkiler artık eskisi gibi değil. ABD “herkes kendi yoluna” diyor ama mesele o ki Avrupa’nın kendisinin nereye gideceği ve ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yok ve bir “terk edilmişlik bunalımı” içinde.  

Hasta Avrupa 

Bundan yüz elli yıl önce bize “hasta adam” adını takan yaşlı Avrupa şimdi artık çok rahatsızdır. Geçen hafta sonu Münih’te yapılan güvenlik konferansında son bir ümitle Mike Pence’in konuşmasını dinleyen AB yetkililerinin hayal kırıklığı giderilmedi. Evet, ABD Başkan Yardımcısı NATO’ya olan  sonsuz desteğini ifade etmişti ama söylediklerinden çok söylemedikleri önemliydi. Konuşmada bir kez bile Avrupa Birliği’nin (AB) adı geçmedi. Hâlbuki daha önceki günlerde, hem de kaç kez ABD Başkanı Trump’ın yenir yutulur olmayan AB eleştirilerini dinlemişlerdi. 

Şimdi Avrupalılar kendilerine moral vermek için  Beyaz Saray’daki  kargaşayla avunuyorlar. Başkanlık devir tesliminden sonra atamaları yapılması gereken 3000 personelden sadece 80 tanesi belirlenmiş. Bu da Trump’ın güçlüklerini gösteriyormuş. Oysa aynı olguya yönelik başka bir değerlendirme yapılırsa,  bu yavaşlık yeni yönetimin kurulu düzene teslim olmadığını göstermektedir. 

AB’nin eli kolu bağlı 

Trump Başkanlığındaki ABD’de her zaman olanın tersine bir uygulama yapılıyor.  Atanan üst düzey kişilerin kendi alt kademelerini belirlemelerine izin verilmiyor. Tek tek her görevli iyice araştırılıyor. Sonuçta şöyle veya böyle gelişmeler AB’nin beklediğinin tam tersi yönde oluyor. Münih Konferansı’nın açılışını yapan Alman diplomat Wolfgang Ischingel konuşmasında yarım asırdır görülmemiş belirsizliklerin yaşandığına işaret ederek oturumların sonunda bir açıklık görmeyi umut ettiğini söylemişti. Oysa gelişmeler ters yöndedir. 

Avrupa Birliği’nin ABD’nin aşağılayıcı tutumuna karşı yapabileceği pek fazla bir şey yok. Hele 2017’de Avrupalılar'ın en ufak bir direnç gösterme olanakları bulunmamaktadır. Çünkü bütün Avrupa ülkelerinde ardı ardına seçimler vardır ve bunların bir çoğunda birlik yanlısı politikacıların önemli darbeler yiyeceği kesin gibidir. Münih’te Amerikalılar Avrupalılar'a karşı o kadar soğuk ve üstten bir tavır göstermişlerdir ki gazetecilerle basın toplantısı düzenlemeyi bile reddetmişlerdir. Rus Dışişleri Bakanı bile kendisine soru sorulmasını kabul ederken  Amerikalılar'ın Avrupa kamuoyunu umursamazlığı dikkat çekmiştir. 

Pamuk eller cebe 

ABD’li yetkililer kendilerine NATO ve Avrupa Birliği ile ilgili olarak sorulan her soruya yalnızca tek bir cümleyle karşılık veriyorlar. “Avrupalılar savunma harcamalarını arttırmalı ve güvenliğe olan katkılarını somut olarak göstermeliler.” ABD’nin askeri harcamalarının milli gelirinin yüzde 5’i Almanya’nın ise sadece yüzde 1,2 civarında olduğu düşünüldüğünde bu konuda ABD’li yetkililer kendilerini son derece haklı bir pozisyonda hissediyorlar. 

Tabii Avrupalılar askeri harcamaları arttırdıklarında bundan en çok para kazanacak olanın da Amerikan silah sanayi olduğu unutulmamalı. 2008 Finans krizinden sonra piyasaya aktarılan trilyonlarca paranın bu şekilde geri gelmesi sağlanabilir. 

Alman rezaleti 

Öte yandan, Münih Konferansı’nda Avrupalıların ve özellikle anlı şanlı Almanların içine düştükleri zavallı durum bir kez daha ortaya çıkmıştır. Almanya’nın Bayan Savunma Bakanı Ursula von der Leyen iddialı bir konuşma yaparak NATO’nun askeri bütçe artırımı talebini en kısa zamanda yerine getirip yüzde 2 oranına ulaşacaklarını bildirdi. Ancak kendisinden sonra söz alan Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel kabine arkadaşını fena halde bozarak “Meslektaşım böyle dedi ama parayı nereden bulacağını bilmiyorum” şeklinde konuştu. Aynı ülkenin bakanları arasındaki bu tür bir çelişki konferans tarihinde görülmemiş bir olaydı. 

Silahlanma konusunun başka bir kritik yönü daha var. Bugün Avrupa’da Almanya ile Fransa arasındaki dengede, hemen her alanda Almanya açıkça fark atıyor. Ancak askeri ve siyasi konularda Fransa daha güçlüdür. Nitekim Fransa Güvenlik Konseyi üyesi ve 2015 rakamlarına göre Almanya’dan 10 milyar dolar daha fazla askeri harcaması var. Almanya eğer askeri harcamalar bakımından da ekonomik gücüne orantılı olarak davranırsa iki ülke artık kıyaslanamaz hale gelecek ve Fransız Cumhurbaşkanı neredeyse Almanya’nın Paris Valisi olarak muamele görecek. Bu durumu çok eski ve iddialı bir tarihe sahip olan Fransa’nın milliyetçi halkının kabul etmesi mümkün değil. 

Eğlence başlıyor 

Münih Güvenlik Konferansı’nda tartışılan başka bir konu internet güvenliğiydi. Avrupalılar bu yıl yapılacak seçimlerde Rusya’nın etkili olmaya çalıştığını söylediler. Burada kastedilen Rusya’nın elde ettiği CIA belgelerini AB kamuoyuna duyurmasıdır. Gizli servislerle işbirliği yapan Avrupalı politikacıların deşifre olması durumunda seçimlerde milliyetçilerin güç kazanacağı açıktır. Önümüzdeki aylarda epeyce eğlenceli bilgiler edineceğiz anlaşılan.