Yayın Tarihi:
10 Aralık 2018 Pazartesi 08:00:00
Batı'nın sarsıntılı iç dizaynı
G-20 zirvesinden hemen önce Fransa'da başlayan Sarı Yelekliler Hareketi’nden egemen merkez istediği tüm sonuçları fazlasıyla hasat edecektir. Akaryakıt fiyatlarına ve vergilere zammın ne tür sosyo-siyasal sonuçları olacağını birçok ülke belki hesaplamakta hataya düşebilir. Fakat devrimler ve darbeler tarihi açısından zengin Fransa'ya bu tür zamların sebep olacağı sonuçları öngörülebilmek basit kalır.
Fransa’da yaşanan olaylardaki şiddet dozu, Avrupa’da hükümetleri protestolara “bir yere” kadar izin verileceğini fakat hükümeti ve sistemi ciddi anlamda sarsacak kitlesel gösterilere en sert şekilde müdahale edileceğini deklare etmektedir. Bu hususta AB ve Batı'nın konsensüs içinde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla evrensel demokrasi ve insan hakları kriterlerinden, bölgesel ve ülkesel demokrasi ve insan hakları kriterlerine doğru bir gerileyiş ve geriletme, başarıyla ve konsensüs ile uygulamaya geçirilmiştir. Bu da Avrupa için bir negatif devrimdir.
Avrupa ve Batı, küresel ekonomik merkezlerin değişmesi karşısında Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı tüm semptomları yaşamaktadır ve görülen o ki gerekli stratejileri üretmez ise yaşamaya da devam edecektir. Osmanlı’nın gerileyiş döneminde kendi iç dizaynını organize etmesini ve yönetmesini engelleyen Batı’nın benzer bir akıbeti yaşaması kaçınılmaz görülmektedir.
AB ve Batı'nın İslami Asya ve özelde Ortadoğu politikaları tartelası, bölgesel zaaflardan dolayı “göreceli bir başarı” ile yürüse de ilerleyen süreçte Avrupa'nın etnik ve dinsel kartları kullanması, yeterli sonuçları imal etmeye yetmeyecek gibi görünüm arz etmektedir.
Batı'nın iç dizaynının çok sarsıntılı geçeceğini ve hatta bunun küresel bir devletler savaşına sebep olabileceğini tespit edip ve yazmış, “böyle sonuçlar üretmesi de makro konsensüsü bozmayacaktır” diye de ifade etmiştik. Bu süreçte birçok Batılı lider ve ülkenin sahneden çekilmesi ya da yenilerinin ortaya çıkması, devletler üstü uluslararası Batılı otoritelerin mutabakatlarının bir sonucu olarak görülmelidir.
Batılı siyasi liderlerin “bürokratik” kimliklerini tespit etmek çok zor değildir. Almanya ve Fransa ile monarşik hüviyetli devletlerde bu biraz farklı olsa da uluslararası Batılı üst örgütler, Batı’yı dizayn ederler. Bu bakımdan Batı’daki olayları elde kesin veri olmadıkça liderler bazında değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü Batıda liderler “sistemin” memurlarıdır.
AB ve Batı'nın sıklıkla ikinci ve üçüncü dünya ülkelerine karşı kullandıkları demokrasi, insan hakları ve özgürlükler kriterleri kendi ülkelerinde aşındıkça, koz ve dayatma aracı olma niteliğini kaybetmektedir. Fakat bu tespit, bunları etkili bir şekilde kullanmaktan vazgeçeceklerini de içermemektedir.
Bütün bunlar uluslararası Batılı üst örgütlerin bölgesel ve küresel, siyasal, dinsel, ekonomik ve sair önemli tasarımları ile birebir ilişkilidir. Batıda bütün siyasi liderleri eskiten İngiliz Kraliyet müessesesi gibi devamlılık arz eden merkezler önemlidir. Bu devamlılığı sağlayan üst örgütler ise daha da stratejiktir. Bu bakımdan uluslararası üst örgütlerin tasarlayıcıları ve stratejileri açısından Batılı siyasal liderler ve hatta ülkeler, vazgeçilmez değillerdir. Bu, uluslararası üst örgütlerin mutfağında pişen yeni siyaset kültürü, kitlesel hareketleri ve bunların üreteceği sonuçları yeniden kavramlandırmaktadır.
Batı’da bir süredir demokrasiyi irdeleyen ve bitiren yayınlar artmaktadır. Demokrasinin sonunu getiren küresel gelişmeler, kitlesel gösterileri de yeniden dizayn etmek zorundadır. İşte Turuncu devrimlerle başlayan ve Sarı Yelekliler ile devam eden bu süreçler, kitlelere kendileri için vazgeçilmez olan demokrasiyi bizzat katlettirerek kitleleri oyun dışına itmektedir. Bu sürecin küresel önemli sonuçları olacaktır.
Merhamet veya sevgi yeni süreçte kitlelerin yeni ideolojisi olacaktır. Atalarımızın “Yaratılanı Yaratan’da ötürü sevmek” diye formüle ettiği merhametin (acıma değil saygı) ve ilahi sevginin liderliğini yine bu milletin yapabileceği uluslararası bir zemin oluşmaktadır.
Fransa'da, Avrupa'da, ABD ve Ortadoğu özelinde gelişen siyasal, kitlesel ve ekonomik olaylar, Batı’da yeni bir kıstırılmış kitleler atmosferine, siyasal engizisyona sebep olurken bunun küreselleşmemesi merhamet ve ilahi sevginin ideoloji olarak ortaya çıkması ile mümkün olabilir. Uluslararası üst örgütlerin yeni dünya tasarımı, insanlığın yazgısını yeniden belirleyecektir.
Fransa'da kitleler kendi varoluşlarını sağlayan demokrasinin nimetlerini tahrip ederek, kendilerini ifade zeminlerini yok ederek kitlelerin gücünü sıfırlamışlarsa birey de kendisini insan olmaktan çıkaracak davranışlara yönelerek “gerekli insan”, “gereksiz insan” ayrımına hizmet edecek konuma düşerse, tüm insanlık, insanların nüfusunun azaltılması tasarımlarına hizmet etmiş olacaktır. Bundan daha kötü bir kıyamet olabilir mi?
İnsanlık kendi ipini çekiyor. Herkes kendisini imha ya da ihya edecek silahı, aklı yanında taşır. Fakat nedense genelde olabildiğince yanlış kullanır. İnsanları hatalarından ve zaaflarından yararlanarak istenilen şekilde kullanmak mümkündür.