Yayın Tarihi:
09 Aralık 2018 Pazar 08:00:00
Dergi kapakları mevsimi
Yılın belli dönemlerinde ve özellikle her Aralık ayında başta The Economist dergisinin kapağı olmak üzere bazı Batılı yayınların kapaklarındaki resimlerin “sır”larını çözmek gibi yeni bir “analiz ve öngörü” dalı gelişti. Bütün bir yıl, şu ya da bu yayının kapağındaki “sembollerden hangisi gerçekleşti” diye çetele tutmak gibi yeni bir iştigal sahamız da var artık!
Böyle bir iştigal sahamız olması “Batı'nın sırlarını çözmemiz” için gereklidir doğal olarak. Ancak kitle iletişim araçlarının bir diğer adının da kitle hipnotize araçları olduğu tespitine hizmet eder bir yaklaşımımız vardır ne yazık ki. Gerçekten de gözlerimize dergi kapakları tutulmuş varlıklara döndürülüyoruz bir yandan.
Batılı ya da diğer egemenler genelde dünyada yapacakları “işleri” önceden deklare etmek gibi bir metot izliyorlar. Bunlar da genel de ciddi akademik çalışmalarda ilan ve beyan ediliyor, ya da bu konuda ciddi uzmanlığı olan görevlilerce dünyaya duyuruluyor.
The Economist gibi bir derginin kapağının ve içeriğinin bu denli haber olabilmesi ve haftalarca gündemde kalabilmesi şüphesiz bir başarıdır. Fakat burada “geleceği ancak Allah bilir” diyen bir toplumun, adı geçen dergi kapağını “geleceği bilen ve inşa eden” hâşâ “Allah gibi” değerlendirmesi sorununu yaşıyoruz. Batılı yayın organlarının kapaklarındaki sembollerin gelecekte neler olacağını birebir haber verdiğini tespit ederek de temel bir inancımız ile çelişiyoruz. Bu tür deşifre çalışmalarını küçümsemek ya da yok saymak değil amacımız. Sadece yeni bir metot ve üsluba ihtiyacımız olduğunu vurgulamak.
Geleceği bilmekle öngörmek arasında her zaman ciddi bir makas vardır. Fakat çok önemli güç sahiplerinin normal şartlar altında ellerindeki inanılmaz çeşitli imkânlarla ajandalarındaki hedefleri gerçekleştirmeleri sürpriz sayılmayacağı gibi geleceği bilmek ya da inşa etmek de sayılmaz.
Şüphesiz dünyadaki tüm önemli devletler ve bunların ilgili kurumları ile önemli ve büyük özel sektör aktörleri, bu tür medya organlarını çok dikkatle izler, analiz eder ve hedefledikleri sonuçlar ile ilgili değerlendirmeler hazırlarlar. Fakat her yılın Kasım ve Aralık aylarını bazı dergilerin kapaklarını analiz ve deşifre etme ayına çevirmek, istenen sonuçlarının gerçekleşmesine de ciddi destek vermek anlamına gelmektedir. Amaç bu değilse bile, sonuç budur. Bu noktada kapakları ve içerikleri deşifre edilecek daha birçok yayın olduğunu da ifade etmek gerekmektedir.
Öte yandan dünyadaki tüm hükümetler göreve gelirlerken bir icraat proğramını kamuoyuna açıklarlar. Göreve talip tüm partiler bir programa sahiptir. Ve genelde tüm dünyada önemli kamu ve özel sektör kuruluşları, geniş spektrumlu hedeflerini zaten deklare ederler. Onun da ötesinde akademik dünyanın lisansüstü ve doktora tezleri ile diğer akademik çalışmalar da gelecekte hangi aktörlerin neler düşünüp yapacağı hakkında daha nitelikli verilere ulaşma imkânı sağlamaktadır.
Küresel güç merkezlerinin yapacaklarını ilan ve beyan etmelerinin etik bir tarafının da olduğu söylenebilir. Çünkü olacakları ve yapacaklarını önceden bildirerek önlem almak ve gereken hazırlıkları yapmak için göreceli bir zaman dilimini kullanma imkânı tanıyorlar. Bu göreceli dürüstlüğün müthiş bir meydan okuma içermesi, “kehanet”in gerçekleşmesi, güç merkezlerini kutsallaştırma ve tapınma gibi bir bilinçaltı donesi imal etmesi, operasyonun en tehlikeli tarafıdır ve zaten asıl amaç da, bu bilinçaltı dehlizini inşa etmektir. Mesajlar subliminal değil, sürrealisttir ve aşırı serttir. Bu sertlik zaten mesajın aynen gerçekleşeceği inancını oluşturarak, güce başvurmadan sonucu üretmektedir. Uzak Doğu milletlerinin “savaşmadan kazanmak” stratejisinin mükemmel bir uygulamasıdır.
Dolayısıyla bir dergi kapağının on ordu kadar tesirli bir güce ulaştırılması sahipleri adına gurur duyulacak bir başarıdır, fakat hedef kitle bizler olunca da acı acı düşünmek gerekmektedir.
Bir dergi kapağı ve bir kaç kitap ile alınan sonuçlar listesi gerçekten muazzamdır. Bu bağlamda kutsal kitapların birer iletişim mucizesi olduğu gerçeği de önümüzde durmaktadır.
Küresel güç merkezlerinin yapacaklarını tabii ki mercek altına almak zaruridir. Türkiye’den de dünyada tartışılacak bu türden üretimler çıkmaya başladığında üzerimize düşeni yapmış olacağız.