Ömer Özkaya


Yayın Tarihi:

07 Ocak 2019 Pazartesi 08:00:00

İslam âlimleri bilim üretirken

Batı’nın son 500 yılını incelediğimizde karşımıza dev gibi filozoflar, politikacılar, din adamları, bilim insanları çıkmaktadır. Bunun bir tesadüf olmadığını biliyoruz. Bugün Batı’yı Batı yapan atmosfer ve arka plan analiz edildiğinde, yoğun ve sistemli bir çaba ve hırs ilk elde edilen verilerdir. 

Türkiye’de en çok tartışılan konulardan biri de son 300 yıldır Batı’dır. Bugün de ABD ve AB bağlamında Batı gündemimizin ilk maddesidir. Türkiye ile ABD’nin uzaklığı uçakla kabaca on saattir. ABD’ye gemilerle ilk gidenler kaç haftalık deniz yolculuğunu göze almışlardır? Batı’yı dünyanın her tarafına yayan akıl, fikir ve tasarım kimlere aittir? Rönesans, reform ve aydınlanma mücadelesi ve atılımı, enerjisini nerelerden almıştır? 

Batı sistemine yönelik merak Doğu’da arttıkça alaylı ve örgütsel akademik hiyerarşi içinde yetişen ciddi bilim insanları ile yüz yüze geliyoruz. Türk-İslam kültür ve tarihi incelendiğinde benzer ve daha rafine bir hamlenin geçmişte Doğu’da İslam medeniyetini oluşturduğunu da unutmuşa benziyoruz. Türk-İslam coğrafyasındaki bilimsel araştırma çabalarının neden ve hangi sebeplerle boğulduğunu ise objektif bir bakış açısı ve titizlikle inceleme ve araştırma zamanı gelmiştir. Bu cümle kurulunca “daha nesini araştıracağız” diyen bir dalga ile çarpılıyoruz. 

Batı’yı ve kendimizi araştırmak ve ders çıkarmak rahatsız edici ise her zaman takdir ettiğimiz ve fazla çalışmaktan ölenlerin ülkesi Japonya, Çin, Güney Kore, Singapur ve Tayvan eğitim sistemlerini mercek altına alabiliriz. Hepsinin temelinde iyi hedeflenmiş, geçmişteki hatalardan dersler çıkartılmış ve ne yapılması gerektiği titizlikle tespit edilmiş bir tablo bulacağız. 

Bilim insanlarını tespitleri, yorumları, araştırmaları ve genele aykırı gelen yaklaşım ve görüşleri sebebiyle ezip, hırpalayıp, küstürüp bir kenara atacaksak, en özgün, en isabetli ve en ileri çözümlere nasıl ulaşacağız? 

Peygamberimizden daha akıllı, daha ileri görüşlü ve daha ilahi bilgi ile dolu isek önümüze geleni dışlayalım. İki de bir “Batı’dan neden geri kaldık” diye sormadan yolumuza devam edeceksek işimiz kolay. Son dönemler incelendiğinde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İslam âlimlerince tutulan bilimsel yolu tuttu” diye linç edildiği gerçeği de bir başka dramımız. 

Kuran-ı Kerim’de ısrarla kullanılan “akledin, düşünün” emrinden koptukça Batı’nın gerisinde kalmaya devam edeceğiz. “Sırf Arapça okuyorum” diyen fakat Kuran’dan, Allah’tan, Peygamber’den kopan bir zümre ile mesafeleri nasıl kapatabiliriz? Amacımız kimseleri suçlamak değil tersine bir an tefekkür edip kendimize gelmeyi sağlamak. 

İslam’ın aydınlığını tüm dünyaya yeniden göstermek istiyorsak İslam tarihinde yüzlerce âlim var. Yüzlerce bilim adamı var. Bu âlimlerin bilim dünyalarına bir baksak acılarımız son bulacak. 

İslam’ın ve Allah’ın tertemiz mesajlarının yine Müslümanlar eliyle katledilmesini keyifle izleyenlere fırsat vermemek gerekmektedir. Sonuçta bilim insanlarının ve bilimin susturulması Batı’nın iyice gerilerine düşmemiz demektir. 

İslam âlimlerini sadece abdest alıp namaz kılarken gösterdiğimizde onların ilimlerinden nasıl istifade edebiliriz? Onları araştırmalar yaparken, düşünürken, icat ederken, üretirken gösterdiğimiz filmler, diziler ve videolar nerelerde? 

“Batılılar birçok buluşu İslam ülkelerinden ve İslam âlimlerinden aldı” diye gururla anlatıyoruz. Peki Batılıların ilim aldıkları âlimlerin gündelik hayatları nasıldı? İslam’ın bilim üreten, teknoloji geliştiren, buluş yapan âlimlerinin laboratuar ortamında nasıl çalıştıklarını biliyor muyuz? 

Bugün Batı’nın üniversiteleri, Ar-Ge laboratuarları ve araştırma merkezleri hangi bilimsel ve zihinsel disiplin ile çalışıyorsa bilelim ki geçmişteki âlimlerimiz de aynı yöntemlerle çalışıyordu. Batılılar bilimsel araştırmalar ve çalışmalar konusunda da İslam dünyasından yararlandı. 

Batı’yı geçmenin yolu, onların onuncu asırlarda yaptıklarını yapmaktan geçmiyor.