Yayın Tarihi:
10 Ocak 2019 Perşembe 08:00:00
Organizasyonların gücü
Bilgi ve bilim üreten beyinlerin organizasyonu, Batı medeniyeti dediğimiz olguyu üretmiştir. İslam medeniyeti de aynı şekilde inşaa edilmiştir. Osmanlı Devleti bu vizyonu kaybettiğinde Batı, bilgi ve bilim üreten beyinler ağını kurma yolunda çok önemli mesafeler kat etmeye başlamıştır. Bu bağlamda oluşan bilim ve mistik bilim tarikatları, Batı'nın tüm önemli merkezlerinde oluşmaya başlamış, kadim bilgiden süzülenlerle yeni üretilen tüm bilgiler, bilimler ve stratejiler, titizlikle ve ciddiyetle belli hedeflere yöneltilmiştir. Bu hedefler coğrafi, siyasal, dinsel, ekonomik, tarihsel, kültürel, ezoterik ve okültik gibi yüzlerce başlık altında şematize edilmiştir. Hedefler belirlenmiş, motivasyon unsurları oluşturulmuş, disiplinli, ısrarlı, bitmez tükenmez bir enerji ile nihai hedefe ulaşmak için beyinlerin üretimlerini kullanacak ekipler organize edilmiştir.
Hedefler yitirilmiş ise çabalar bir kısır döngüye dönüşür ve sonuç alınamaz. Bugün dünyayı Doğu ve Batı, Gelişmiş ve Gelişmemiş, İslam ve Hıristiyan gibi bölümlerle tanımlayacaksak, İslam dünyasının tüm hedefleri yeniden inşa edilmeye muhtaçtır. Sadece hedeflerin inşaası yeterli olmayacaktır. Bilim ve bilgi üretilecek ortamlar hazırlanmalı ve beyinlerin çalışması için motive edici unsurlar harekete geçirilmelidir.
Şüphesiz bu bahsettiğimiz konu dünyanın en zor işidir. Bir önceki yazımızda tarihteki İslam âlimlerinin düşünme, çalışma, araştırma, sorgulama, bilgi ve bilim ile hemhal olma süreçlerinin hiç analiz edilmediğini tespit etmiştik. Din âlimlerinin, tarikat liderlerinin, evliyaların hayatlarının anlatıldığı çok sayıda eserin, gerçeklerden hayli uzak, o dönemin sosyal, kültürel, ticari ve sair ortamlarından tecrit edilmiş ve dolayısıyla da önemli oranda yapay içerikli olduğunu görmekteyiz.
Bağlamından kopartılmış portrelerin hayatlarının aşırı idealize edilmesi, onları emsal alınacaklar kategorisinden çıkartmaktadır. Böyle olunca da örnek alınacak şahsiyetler boşluğu oluşmaktadır.
Din âlimlerinin ve hatta tarihteki siyasal şahsiyetlerin hayatları söz konusu olunca insanî tüm faktörlerden arındırılmış ve insanüstü bir konum ve kaide inşa edilerek onun üzerine çıkarılmıştır. Böyle bir hayat yaşanamayacağına göre bilim, din, ticaret, siyaset, kültür gibi yüzlerce alandaki örnek kişiler, hiç aşina olmadığımız kültürlerden ithal edilmektedir. İthal örnek şahsiyetler üzerinden de bir medeniyet inşası, bir devlet ve güç inşaası pek olası değildir.
Batı'nın rönesans, reform ve aydınlanma hareketleri süreçlerinin analizlerini, bilim ve bilgi üretecekler için yeniden gündeme getirmemiz gerekecektir. Ciddi bir bilim ve kültür dünyası inşaası için kolları sıvamak zamanıdır. Bilimsel ve kültürel ortamların ne tür faktörlere ihtiyaç duyduğu belirlenmelidir. Bu faktörler konusunda tahminlerimiz var, fakat araştırma ve bilgilerimiz yoktur.
Bilim, teknoloji ve kültür insanları için gerekli olan teşviklerin listesi konusu bambaşka bir uzmanlık alanıdır. Batı'nın bilim tarikatlarının oluşumu, devamı, gelişmesi ve iç dinamikleri ile ilgili günlükler elde edildiğinde; bilimsel, teknolojik, kültürel, siyasal, dinsel, ekonomik ve sair alanlardaki üretim ortamları ile ilgili bilgilere vakıf olacağız. İslam dünyası bu tür ortamları insanî etkenlerden arındırarak incelenemez hale getirmiştir.
Türkiye ve Türkiye bağlamında İslam dünyası, bilgi ve bilim üretecek organizasyonları oluşturmak zorundadır. Bilgi ve bilim üretmeden, özgün olanını üretmeden bölgesel ve küresel aktör olmakta çok zorlanırız. Japonların ve İsrail’in topraksız tarım için oluşturdukları ortamlara bakarak birçok çıkarımda bulunabiliriz.
İnsanın motivasyonunu sağlayan verileri elde etmek, ona verilen yetenekleri ortaya çıkarır. Bu da zaten kişinin beyninde ziplenmiş olarak duran bilginin kapısını açmak demektir.