Yayın Tarihi:
17 Aralık 2018 Pazartesi 08:00:00
Şeytan’ın adı ve soyadı
Tam bir yıl önce bugünlerde (13 Aralık 2017), Hıristiyanların dini lideri Papa, Şeytan’ın adı ve soyadı olduğunu söyledi, “O, bizden daha akıllıdır, sizi altüst eder, başınızı döndürür” dedi. Konu üzerinde bir müddet duruldu ve sonra unutulmaya bırakıldı. Şeytan söz konusu olunca “Vatikan'ın elindeki arşiv, bilgi birikimi ve Şeytan bilimi ile ilgili sırlar, başka bir adreste yoktur” denilebilir.
Özellikle Şeytan çıkarma ayinleri öncesi yapılan araştırmalar, gerçekten çok şaşırtıcıdır. “Kişinin içinde şeytan var mı” sorusunun cevabı aranırken yüzlerce soru sorulur, yüzlerce kuşku göz önüne alınır ve tüm detaylar nükleer fizikçi titizliği ile masaya yatırılır ve sonunda Şeytan çıkarma işlemini gerektirecek olgular bulunup bulunmadığına karar verilir. Psikiyatrik vakalar, bedeni hastalıklardan kaynaklanan psikolojik unsurlar ile Şeytani olgular ayrı ayrı tanımlanır. Dolayısıyla Şeytan çıkarma ayinleri öncesi bilimsel bir titizlikle yapılan çalışmalarla Şeytan tanımlanabilir hale gelmektedir. Papa’nın “Şeytan gerçek bir kişi, adı ve soyadı var” beyanı işte bu noktada önemli hale evrilmektedir.
Tıp, psikiyatri ve beyin biliminin elindeki verilerin yetersiz kaldığı noktada devreye Şeytan bilimi girmektedir. Hıristiyanların Şeytan tanımı, İslamlık ve Yahudilik ile kesişen alanların çokluğu da dikkate alındığında, küresel bir algı oluşumuna yer açmaktadır.
Satanizm ile ilgili literatür de dikkate alındığında “Papa ne demek istedi acaba?” soruları önem kazanmaktadır. Şeytan’ın Ademoğlu’nun yaratılışına karşı gösterdiği tepki ve tavır, onu insanı ölüme sürükleyici, yok edici fiillerin sahibi yapmaktadır. Satanik yayınlar incelendiğinde Şeytan kavramının insanlığın yeryüzünde belirmesi ile görüldüğüne ilişkin veriler çok zengin olmasa da arkeolojik ve antropolojik araştırmalar Papa'nın tezini destekleyecek hayli bulgu ortaya çıkarmaktadır. İran’ın ABD’yi “Büyük Şeytan” olarak nitelemesi, Papa’nın “Şeytan’ın adı ve soyadı vardır” beyanı ve satanik yayınlar, önümüzdeki süreçte küresel ekonomik, sosyal, siyasal ve dinsel gelişmelere satanizm açısından bakmayı da zorunlu kılacak görünmektedir.
Papa, bir başka açıklamasında da şeytanı soyutlaştırmanın insanoğlunu daha da savunmasızlaştırdığı yorumunda bulunmuş, “Şeytanı bir efsane, bir temsil, bir sembol, bir konuşma ya da bir fikir olarak düşünmemeliyiz. Bu hata bizim korunmamızı engeller ve bizi daha savunmasız hale getirir” demişti.
“Yüzüklerin Efendisi” ve “Hobbit” gibi seri filmler ile “Şeytanın Avukatı” gibi Hollywood yapımları, Ademoğlu’nun sırrına vakıf bir olgunun varlığını bilinçaltına ciddi anlamda enjekte etmiştir. Bu bilinçaltı operasyonları gelecekte karşılaşacağımız tüm olayları kategorize etmekte, tanımlamakta ve çözmekte yön gösterici olacaktır. Kehanetçilik geleneğinin bilişim bilimleri, yapay öğrenme ve yapay zekâ ile birlikte Ademoğlu’nu tam anlamıyla piyona çevireceğine, “insan” tanımının Şeytan biliminin arkeolojisi ile belki ilk defa reel olarak yapılabileceğine tanık olabiliriz.
İrade gücünü; teknoloji, bilişim bilimleri ve psikoloji biliminin desteklediği propaganda ve reklamcılık ile iyice yitiren Ademoğlu, henüz gün yüzüne çıkmamış potansiyelini bir an önce keşfedemez ise, insan olarak nitelendirilme imtiyazını kaybedecektir. Nitekim Ademoğlu’nun Cennet’ten kovuluşu süreci, onun kendinden üstün bilgi ve birikim sahiplerinin telkinlerine açık olduğunu tespit ve teyid etmektedir. Bu kıssadan ders alan varlıklar Ademoğlu’nun telkine, yalana, sürekli tekrarlanan verilere, propagandaya ve nitelikli vaatlere karşı zaafını keşfettikten sonra Ademoğlu kolay bir inanıcı kimliği kazanmıştır.
Sonuç olarak yakın gelecekte yapay öğrenme ve yapay zekânın, dinleri ve Ademoğlu’nun üretimi olan kültürel ürünleri çok çeşitli şekillerde yeniden sentezleyerek ve korelasyona tabi tutarak işlediğinde Ademoğlu’nun bomboş bir beyin ve kalbe sahip ve istenilen her şeyin yüklenebileceği bir flaş belleğe dönüşebileceğinin tüm verileri hızla ortaya dökülmektedir.
Şeytan’ın Papa'ya cevap olarak ortaya çıkıp kimliğini açıklaması da olası gelişmelerden biri olacaktır. İşte Ademoğlu tam o noktada “cennetten kovulduğunu” algılayacaktır.
Şeytan(lar)ını bilmeyen, evrendeki yerini de bilemez.