Yayın Tarihi:
19 Kasım 2018 Pazartesi 08:00:00
Şimdi Napolyon Reenkarne
Napolyon denince Fransa ve “para” hemen aklımıza gelir. Fransa Başkanı Emmanuel Macron’un ABD, Rusya ve Çin’e karşı Avrupa ordusu kurma çağrısı uluslararası ilişkiler camiasında yoğun şekilde tartışılmaktadır. Bu tartışmalar Macron için bir başka kariyer üretebilir.
Fransız Devrimi’nden sonra iktidarı ele geçiren Napolyon, Fransa’da hem kralcıların hem de cumhuriyetçilerin tepkisini çekmiş, bir tiran olarak yeni bir askeri ve siyasi güzergâh oluşturarak Avrupa’yı da hayli etkilemiştir.
Macron’un çıkışı da hem ABD karşıtlarından hem de yandaşlarından ciddi eleştiriler almasına neden olmaktadır. Birden De Gaul’cü olmakla yani “Birleşik Avrupa”cı olmakla etiketlenen Macron’un Fransa ve Avrupa’da yeni bir siyasal güzergâh açması sürpriz olmamalı.
NATO’nun ekonomik yükünün %71’ini ABD’nin tek başına karşıladığı ve Almanya ile Fransa’nın üzerlerine düşen payı ödemedikleri için Trump tarafından sürekli azarlandıkları dikkatte alınırsa ve bunları Macron da bildiğine ve yaşadığına göre acaba Avrupa ordusu kurulması teklifi ne kadar ciddidir?
Macron hem ABD’yi hem de Avrupa'nın bir kısmını karşısına alacağını ve yine ilk elde tebessümle karşılanacağını bile bile niye böyle bir teklifi gündeme getirmiştir? Batı dünyasındaki ağır ve “akıl” dolu rekabet göz önüne alınırsa Macron’un bugün hem tepki çeken hem de tebessüm edilen teklifi bir anda realize de olabilir.
Ancak Macron’un “Avrupa ordusu kurulmalı” teklifi, ABD’nin iç siyasi dengelerini hedef alan derinlikli bir boyut içeriyor ve aynı zamanda ABD’nin Çin ve Rusya stratejisinin aslında Çin, ABD ve Rusya arasında “gizli bir pakt” içerdiğini de stratejik bir şekilde ifade ediyor. ABD’nin Çin ve Rusya ile çatışma görüntüsü altında yeni bir pakt kurmakta olduğunu da bir nevi deşifre ediyor. Macron’un teklifinin bu bakımdan çok da hayal olduğu düşünülemez.
Böyle bir teklifin “Avrupa’daki önemli aktörlerin fikri bilinmeden ileri sürüldüğü” de makul değildir. Brexit sürecinin İngiltere’de oluşturduğu yeni siyasal kulvarın Macron’un ortaya attığı fikirle etkileşim içinde olduğu da değerlendirilecektir.
SSCB’nin dağılmasının sosyalizm ve Rusya kadar Batı siyasal ve ekonomik ideolojilerini de hedef alan bir operasyon olduğunun görülmesi gerekir. Bu bağlamda SSCB sonrası oluşan uluslararası sistem için kurulan “yeni dünya düzeni” cümlesi, Batı'nın aynı SSCB gibi yeniden dizayn edileceğini de içermektedir. Dolayısıyla “yeni dünya düzeni” daha kurulma aşamasında bile değildir. “Yeni dünya düzeni” tasarımı konusunda konsensüs sağlamak için çok yoğun bir uluslararası yüksek siyaset içerikli arayış yaşanmaktadır.
Aslında Sosyalizm ve Komünizmin “çökertilmesi” doğal olarak Kapitalizmin ve Neoliberalizmin de çöküşünü getirecekti. Bunun için de Kapitalizmin ve Neoliberalizmin bir müddet Sosyalizm ve Komünizm yardımı almadan yaşaması gerekliydi. Çünkü Kapitalizmi yaşatan Neoliberalizm’e hayat veren Sosyalizm ve Komünizmdi. Bu zaten görülmüştür.
“Yeni paradigma yok” başlıklı yazımızda da ifade ettiğimiz gibi gerçekten de yeni paradigma yoktur. Bu sebeple Napolyon’un hortlaması gerekiyordu, hortladı da. Ne monarşi, ne cumhuriyet, şimdi Napolyon zamanı. Zaten son dönemde zuhur eden siyasal portreler birer Napolyon örneği değil mi?
Bu durumda Macron’un aslında ABD, Rusya ve Çin tehlikesine karşılık Avrupa ordusu kurulması teklifi, SSCB sonrası dönemin siyasal, askeri ve ekonomik konseptini tanımlayarak ve deşifre ederek masayı dörtleme ısrarı değil mi? Dünyada olup bitenler geçmişteki önemli portrelerin dönem dönem reenkarne olduğuna inandıracak bir özellik taşıyor.