Ömer Özkaya


Yayın Tarihi:

11 Kasım 2018 Pazar 00:00:00

Yeni bir paradigma yok 

Tarihe baktığımızda çalkantılı dönemler öncesinde ve esnasında “çözüme ilişkin” yüzlerce fikir, düşünce, çeşitli alternatifler ve hatta ideolojiler ortaya dökülürdü. 21. Yüzyıl’ın bu ilk çeyreğinde ise dünya inanılmaz acılar ve gelişmeler içinde şaşkın vaziyettedir, fikirler, düşünceler, erdemler, ideolojiler ve insanlık ölmektedir. 

Bilim ve teknoloji inanılmaz bir hızla gelişip, serpilip büyürken, insanlık, sorunlarını çözmesini yarayacak konseptler ve paradigmalar üretme konusunda tarihte görülmemiş bir çoraklık ve kısırlık yaşıyor. İnsanların tüm melekeleri sanki tutulmuş gibi. İnsanın bu donuklaşma ve kendini yitirme hali geçici bir durum olmaktan uzaklaşarak giderek kalıcı hale gelmektedir. 

Tüm devletler, etnik, dini ve sair tüm oluşumlar sanki sonu gelmez bir kıtlık ve yoksunluk çağı gelmekteymişçesine mevcudu muhafaza ve başkalarının elindekini de yağmalama histerisine kapılmış bir tablo ortaya koymaktadır. 

Vicdanların, akılların, kalplerinde anlayış ve düşünce zenginliklerinin ve hepsinden öte paylaşımın önemli oranda yok olduğu, filozofların, felsefenin bile sustuğu, kutsal kitapların tersten okunduğu ve bu sebeple ilahi mesajların artık dillendirilmez olduğu bu Fransız İhtilali sosyo-siyasi tablosundan milyar kere daha vahşi tarihsel tusunamik facianın önüne geçmek için küresel arayışların bile olmadığı günümüzde yeni bir paradigma “Big Bang”ine ihtiyacımız var. 

İnsanlığın tüketim çılgınlığının sonunda kendini de tüketme eğilimine dönüşmesi ve tüketim ekonomisinin insanlığın tüm değerlerini deforme ederek tasfiye etmesinin sonunda Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezi ve Yuval Noah Harari'nin insanın tanrılaşma eğiliminin korkunç bir sentezi ile karşı karşıyayız. 

Bilim ve teknoloji geliştikçe insani değerlerin ve insanlığın gerilemesi paradoksu giderek boyutlanmaktadır. İnsanlık kendi sırrını ve evrenin sırrını çözmeye çalıştıkça “sırrının içinde” kaybolmaktadır. Bilim ve teknoloji, evrenin ve insanın fiziksel, kimyasal ve matematiksel sırlarını çözdükçe insandaki Kabil’leşme eğiliminin zirve yapması, insanın kendini bilmeyi bilememesi gibi bir başka sorunu üretmektedir. İnsanın neyi, nasıl ve niçin bilmesi gerektiğini bilememesi durumu ve bildiklerini de yanlış kullanımı giderek insanlığın sonunu hazırlamaktadır. 

Evrenin ve Allah'ın yasalarını çiğnedikçe yeni bir Nuh Tufanı’nı ve kutsal kitaplardaki kıyamet sahnelerini yaşamamız kaçınılmaz görünmektedir. Allah'ın hem perakende hem de toptan hesap görme konusundaki ilmini ve gücünü sürekli göz ardı etmemiz bu yasaların tekrar işlemeyeceği anlamına gelmez. Bu bağlamda doğrudan doğruya “Kuran’dan alarak ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” düsturunu realize etmeye doğru yol almalıyız. Yeni paradigmalar üretmenin ve insanlığın yeni değerler Bing Bang’ini oluşturmanın yolu budur. 

İnsanlık yaradılış misyonundan uzaklaştıkça neslinin tükenmesini gerektirecek eylemleri de yoğunlaştırılmış şekilde yapmaktadır.