Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

08 Eylül 2016 Perşembe 00:00:00

ABD ile Suriye'de ne yapılabilir?

ABD Başkanı Obama’nın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a Suriye’de yeni açılacak Rakka cephesinde ortak hareket etmeyi önerdiği en sonunda açıklandı. Birkaç haftadır Batı medyasında bu yönde işaretler görülüyordu ve ben de bu konuya daha önce değinmiştim. Zaten uzun bir süredir koalisyon güçleri arasında Rakka tartışması yapılıyordu ve YPG’nin bu konuda ABD’ye yardım için yeterli olmayacağı da söyleniyordu. 

YPG-PYD şişirildi 

İşin ilginç yanı, bazı haber kaynaklarına göre YPG-PYD yöneticileri de ABD’den gelen bu yöndeki tekliflere karşı ayak sürümektedirler. Çünkü YPG-PYD’nin Rakka’da ciddi bir iş yapabilmesi için bütün güçlerini oraya toplaması, hatta Türkiye’deki tüm militanlarını da oraya getirmesi gerekmektedir. Her ne kadar taşeron bir terör örgütünün yöneticileri de olsalar, sonuçta onlar da bu işten geçinen kan tüccarları olarak ellerindeki tüm terör makinasını bir anda yitirmek istememişlerdir.  

Batı’da yapılan reklam kampanyalarının tam tersine PKK’nın Suriye kolu kendi başına hiç de önemli bir güce sahip olmayan yerel bir terör örgütünden ibarettir. Savaşçılarının çoğu Türkiye’den gitme olan YPG-PYD güçleri önce Esad’ın sonra ABD’nin manevraları sonucunda şişirilmiş bir balondur. ABD’nin YPG-PYD’yi desteklemesinin asıl nedeni, hiç de kendisinin iddia ettiği gibi DAEŞ’e karşı savaştırmak değil Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmaktır. Obama yönetiminin 2014’den beri Türkiye’ye kurduğu tuzak aslında çok basittir: Türkiye’ye karşı PKK terörizmi kartını kullanarak ülkemizi kendi stratejisiyle tam uyum halinde olmaya zorlamak. 

Terör tuzağı 

Türkiye ne zaman Ortadoğu’daki ABD politikalarından ayrı bir yol izlemeye başlasa ülkemizde terör tavan yapmaktadır. Bu senaryo artık ezberlenmiştir. Türk yetkililerin ABD ile yaptıkları her ciddi görüşme öncesinde de sağda solda bombalar patlamaktadır. Bilindiği gibi iki ülkenin devlet başkanları ve bakanlar görüşmeden önce diplomatlar kendi aralarında toplanıp gündemi ve alınacak kararları daha belirgin hale getirmeye çalışırlar. İşte bu süreç içinde meydana gelen terör olayları, istihbaratı ve etkinliği güçlü olan tarafın diğerine boyun eğdirme çabasından ibarettir.  

Öte yandan ABD, komşumuz Suriye’deki iç savaşa müdahil olan taraflardan biridir.  Bu bakımdan bölgede ABD varlığını dikkate almadan da hareket edilemez. Ortadoğu’da 2011 yılında adına Arap Baharı denilen Amerikan imalatı Turuncu devrimler başlar başlamaz ABD daha önceden belirlemiş olduğu politikayı yürürlüğe sokmuştur. Ülkelere demokrasi getirme adı altında ulus devletleri bölüp parçalamak, bu da mümkün olmuyorsa Libya’da yaptıkları gibi tamamen yok etmek. 

Toprak bütünlüğü esas 

ABD’nin devletlerin toprak bütünlüğünü hiçe sayan tutumu bölge ülkeleri tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Ortadoğu’da giderek ABD’nin müdahaleye son verip bölgeden çekilmesi görüşü ağırlık kazanmaktadır. Bölgenin sorunlarına bölge ülkelerinin bir araya gelip ortak çözüm aramaları, binlerce kilometre öteden gelenlere fırsat verilmemesi gereği üzerinde durulmaktadır. 

Bilindiği gibi bizim de Suriye konusunda ABD ile aramızda biri çok belirgin, diğeri daha arka planda ama çok daha önemli olmak üzere iki derin görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi PYD-YPG konusudur.  ABD, PKK’nın Suriye kolu olan bu örgütün terörist niteliğini görmezden gelmekte, silah ve mühimmat yardımı yapmakta, hatta askeri uzmanları aracılığıyla teröristleri eğitmektedir. Türkiye’nin kendi güvenliği için bir tehdit olarak gördüğü bu örgüte karşı alınan bu terör destekçisi tutumu kabul etmesi olanaksızdır.  İkinci konu ise Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygıdır. Biz Rusya ve İran ile birlikte görüş birliği içinde Suriye’nin üniter bir devlet olarak varlığını sürdürmesinden yanayız. Türkiye olarak da, serbest seçimler yapılmasını istiyor ve üniter Suriye’nin geleceğinde Esad’ın yeri olmadığını düşünüyoruz. 

Taktik işbirliği olabilir 

Stratejiler tamamıyla farklı olsa da Suriye’de ABD ile birlikte yapılacak taktik düzeyde bazı operasyonlar olabilir. Eğer ABD bir terörist karşı mücadelede başka bir terörist örgütle işbirliği yapmak şeklindeki politikasını terk ederse Türkiye bazı operasyonlara ABD ve diğer koalisyon üyeleriyle birlikte katılabilir. Fakat bunun için sadece Fırat’ın Batısında değil Suriye’nin tümünde PKK ve onun yerel uzantılarına karşı tavır alınması gerekir. Türk Silahlı Kuvvetleri Rakka yolundayken onun gerisinde, Tel Abyad’da, Ayn El-Arab’da, Hasiçi’de, Kamışlı’da PKK güçleri bulunamaz. Bu hem ordumuz için acil bir tehlike ve ülkemiz için uzun vadeli bir tehdittir. 

Şu noktayı altını bir kez daha çizerek vurgulamak gerekiyor: Örneğin Hasiçi’de Suriye rejim güçleriyle PKK-PYD teröristleri arasında bir çatışma oluyorsa ve bu çatışmada koalisyon güçleri PKK-PYD teröristlerine destek veriyorsa Türkiye böyle bir koalisyon içinde olamaz. Kaldı ki bu sadece Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından değil, insani açıdan da önemlidir. Bu bölgelerde Araplara, Türkmenlere ve Hıristiyanlara karşı etnik temizlik uygulayan ırkçı-faşist PKK-PYD çetelerine karşı mücadele etmek bir insanlık görevidir. Rakka konusu tartışılırken bu çerçeve önemlidir.