Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

08 Ocak 2017 Pazar 00:00:00

ABD’nin utanç dolu geçmişi ve bugünü 

5 Ocak günü yayınlanan “Tıpkı Roma’nın çöküşü” başlıklı yazımda sözünü ettiğim Amerikalı gazeteci Chris Hedges, Le Monde’da yayınlanan röportajının bir yerinde şöyle diyordu: “Tarihinde büyük suçlar yaşamış bir ülkeyiz. Kızılderili katliamı üzerinde kurulduk ve kölecilikle büyüyüp geliştik. Onun için Amerika’da şiddetin çok yaygın olması doğaldır. Bu nedenle bu memlekette sık sık adamın biri eline bir otomatik silah alıp kalabalığa ateş açıyor.” 

ABD utanmalı 

Amerikalı gazeteci ülkesini iyi tanımış. Keşke bizdeki Amerikan hayranları da bazı gerçekleri görecek kadar nesnel olabilseler. Ama yok, onların dertleri başkadır, onlar ABD üniversiteleri ve think tanklarında kotarılan “dayatılmış utanç” duygusunu Türkiye’ye yerleştirmek peşindedirler. Oysa dünyada dününden ve bugününden utanması gereken bir ülke varsa o da ABD’dir. 

Gazetecinin dediği gibi ABD’deki Kızılderililer konusu öyle ufak tefek bir sorun değildir ve bahanelerle geçiştirilemez. Örneğin 17’nci yüzyılın başında İrlanda dâhil İngiltere’nin nüfusu 5 milyon bile değilken sadece bugünkü ABD sınırları içinde 7 milyon Kızılderili yaşıyordu. Aynı yüzyılda İngiltere’den “çok dindar”, “çok insancıl” duygularla kaçan FETÖ benzeri şeytani bir cemaatin mensupları olan “püritenler” dünyanın başına bela olacak bir devleti Kızılderili soykırımı üzerinde kurdular. 

Köleci kapitalistler 

Daha sonraki dönemde İngiltere-Hollanda ekseninde kapitalizmin belirmeye başladığı bir ortamda ABD rejimi düpedüz insan ticareti ve kölecilik sayesinde gelişti. Endüstriyel tarım ve demiryolları inşası gibi yüksek sermaye birikimi yaratan uygulamalar köleler sayesinde gerçekleştirildi. Kölelerin kiralanması, leasing yapılması, rehin bırakılarak kredi alınması gibi finansman biçimleri icat edildi. Köle sahipleri kölelerine tamamıyla bir eşya gibi davranıyor, onlara istediklerini yapıyorlardı. Köle kadınlardan doğan melez çocuklar evlerde hizmetçi olarak çalışırlardı. 18’inci yüzyılda bazı ev hizmetçisi siyah kölelerin geçim durumu yoksul beyazlardan daha iyiydi. 

Beyaz Anglosakson Amerikalılar ve özellikle kendilerine dindar diyen Püritenler kölelere özellikle kötü davrandılar. Kızılderililer kadar olmasa da onları da bol bol katlettiler. Kölelerin tabii ki bir mal olarak parasal değerleri vardı, bugün mal olarak kullanılan PKK-PYD köleleri gibi. Ama yine de onlara o kadar kötü davranıldı ki, siyahilerdeki yüksek doğum oranlarına rağmen nüfusları bir türlü artmadı. 

Para ve insan hakları 

Bugün Amerikalılara Kızılderililerle ilgili soru sorulduğunda hemen onların bağışıklık kazanmadıkları ve grip gibi Avrupa’dan gelen hastalıklardan öldükleri cevabını verirler. Bu ABD rejiminin resmi tarihi ve tekrarlamaktan asla utanmadığı bir yalandır. Kölelik konusunu hemen hasıraltı edip, siyahilerin suyunu sıkıp işlerini bitirdikten sonra çıkardıkları yasalarla övünürler. İşin aslı şudur, köle emeğiyle sermaye biriktirip sanayide hatta tarımda buharlı makine kullanımına geçebilmişlerdir. Bu durumda zaten köle beslemek de kazançlı olmaktan çıkmıştır. Batı uygarlığının insan hakları anlayışı tamamen para kazanmayla sınırlı ve maddi amaçlıdır. 

İşte FETÖ benzeri Püritenlerin vaat edilmiş toprak saydıkları, Mehdi’yi bekledikleri ve papaz bozuntusu vaizlerin gözlerinden şırıl şırıl yaş akıtarak ağlama modasını geliştirdikleri ABD böyle bir ülkedir. Zaten bunun için dünyada Rothschild ve Rockefelller benzeri ne kadar banker varsa bu ülkeyi doldurmuştur. 20’nci yüzyılda iki büyük dünya savaşını perde arkasından bu ülkenin bankerleri çıkarmış ve bu ülkenin rejimi insanlığa atom bombasını sunmuştur. 

Yeni yalanlar 

Şimdi yalandan asla bıkmayan Washington rejimi yeni bir iddia ortaya atmıştır. Rusya, sözde bilgisayar korsanlığı yoluyla Amerikan seçimlerine müdahale etmiş. Tabii CIA da bunu destekliyor. Buna küreselci liberaller dışında Türkiye’de inanan var mıdır? Tabii bir de Conilerle birlikte İslami cihat verdiklerini sanan ABD şakirtleri var. Onlar da ABD’den gelen her yalana inanırlar. 

Bu her boydan ve soydan şakirtler hâlâ 1910’lu yıllarda yaşarlar ve “komünist Ruslara” karşı “Ehli kitap İngilizlerle” birlikte olmanın vacip olduğu görüşündeler. Oysaki ortada ne komünist kalmış, ne de ehli kitap Batılı. Uyurgezerler uykudan uyanmamışlar ki rüyalarının yorumunu yapsınlar. 

Utanmayacaklar 

Rusya’nın seçimlere karıştığı iddiası aslında yüzsüzlükten ibarettir. Obama ve kliği Trump’ın seçim zaferine kara çalmak bahaneler uyduruyorlar ve geleceğe yönelik kötü ve çok karanlık planları var. Bunlar böyledir, hep aynı taktikleri kullanırlar, sözde Irak’ta da Saddam’ın kitle imha silahları vardı ve Usame Bin Ladin de Afganistan’da saklanıyordu, değil mi? Bu kuyruklu yalanların ömrü bir-iki yıl sürdü. Ama sahtekârlıkları tescillenen ABD rejiminin, diplomasisinin, CIA’nın yüzü kızarmadı. Türkiye’deki elemanlarından da çıt çıkmadı. 

Son dönemde başta Türkiye olmak üzere dünyadaki pek çok ülkeye çeşitli yalan ve iftiralarla saldıran küreselci liberal çeteye karşı uyanık olmalıyız. Bunun bir yolu da onların ülke içindeki propagandalarını etkisiz kılmaktır.