Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

07 Eylül 2016 Çarşamba 00:00:00

Darbenin liberal ekonomik ayağı

15 Temmuz darbe ve işgal girişimini hazırlayan FETÖ’cü cuntanın bildirisini okuyunca arka plandaki liberal ideoloji hemen göze çarpıyor. Darbe gerekçelerini sıralayan bildiride öncelikle şu cümle ilginçtir: ”Devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale getirilmiştir”.Liberalleri biraz tanıyanlar, onların ideolojisiz devlet, ideolojisiz anayasa ve ideolojisiz siyasal parti takıntılarını bilirler. Kendileri aslında liberal ideolojinin sıkı takipçileri oldukları halde, bunu özenle gizlemeyi seçer ve sanki bu mümkünmüş gibi bütün toplumsal konularda tarafsız davrandıklarını iddia ederler. 

Bildiri 

Bildirilerine hemen bu liberal yaklaşımı ortaya koyarak başlayan darbeciler daha sonra ABD medyasının son aylarda ülkemize yönelttiği haksız suçlamaları tekrar etmişlerdir: “Devletimiz, uluslararası ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı otokrasiyle yönetilen bir ülke haline getirilmiştir.” 
Bildiride daha sonraki satırlarda da“mülkiyet hakkı”, “evrensel hürriyetler”,“uluslararası ortamla daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini temin”, “NATO ve diğer uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirmek” şeklindeki ifadelerle darbecilerin hangi safta yer aldıkları açıkça vurgulanmıştır. 

Brezilya örneği 

15 Temmuz darbe girişimi de bugüne kadarki tüm darbeler gibi Batı değerlerine bağlı bir şekilde ve oradan kaynaklanarak gerçekleştirildiği için bunda şaşılacak bir şey yoktur. Son dönemde ülkemizde yaşanan üç darbe girişimi, Ukrayna modeli Turuncu devrim olan Gezi, Brezilya modeli hukuk darbesi 17-25 Aralık ve son kalkışma hep aynı amaçlarla yapılmıştır. 
Brezilya’da bir hukuk darbesiyle görevden alınan Dilma Rousseff dün Fransız medyasına verdiği röportajda aynen şöyle diyordu: “Beni görevden alanlar Brezilya oligarşisidir. Ülkenin en zenginleri, yüz kadar ailenin sözcüsü olan ve gerçekleri çarpıtan medya ve daha önce dört kez seçim kaybetmiş olan muhalefettir. Onlar savundukları ultra liberal programla 2018 yılında yapılacak olan seçimde kazanma şansları olmadığını biliyorlardı, bu yüzden sosyal hakları kısıtlamak ve halk yararına reformları durdurmak için darbe yaptılar.“ 

FETÖ ekonomisi 

Türkiye’de de darbeyi başarmış olsalardı FETÖ’cülerin benzer bir uygulamayı sahneye koyacakları muhtemeldi. FETÖ’ye ait şu anda kapatılmış bulunan iş adamı derneklerinin ekonomi alanında IMF çizgisinde ve katıksız liberal görüşleri savundukları biliniyor. Aynı şekilde, FETÖ’nün Zaman gazetesinde yıllarca bu grubun sözcülüğünü yapan ve kendi aşırı liberal ekonomik görüşleri doğrultusunda lobi faaliyetleri gerçekleştiren Etyen Mahçupyan gibi yazarların tutumu da ortadadır. Bu bakımdan, darbe gerçekleşmesi halinde faizlerin yükseltileceğini, ekonominin yavaşlatılacağını, ücretlerin azaltılacağını, Türkiye’nin gelir dağılımının tamamen bozulacağını ve işsizliğin artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Daha da önemlisi darbe gerçekleşseydi Türkiye iyice dışa bağlanacak, ne savunma sanayi, ne de AR-GE alanlarında arzuladığı gelişmeyi sağlayamayacaktı. 
Ekonomik konuları kişiler bazında ele almanın yanlış olduğuna inansam da FETÖ’cülerin darbeden sonra ekonomi yönetimi için liberal yaklaşımlarıyla tanınmış politikacıları düşündüklerini tahmin edebiliyorum. En azından, darbeden sonra kurulacak bir hükümetin başbakanı olacak şahıs onlara danışmanlık önerisi götürürdü, fahri danışmanlık işi de yine yazarlara kalırdı. 
 

12 Eylül 

Türkiye’de yakın dönemin açık ara en önemli darbesi olan 12 Eylül 1980 müdahalesinde ekonomik nedenlerin özel bir ağırlığı vardı. Kenan Evren, 12 Eylül’ü liberal ekonomik programı uygulamak ve Türkiye’yi küresel sermayeye açmak için yaptı. Daha sonra Türkiye’de liberal hareketin sözcüsü olacak profesörler de onu canla başla desteklediler. Şunu bilmeliyiz, hiçbir iç güç, sadece siyasal açıdan değil, ekonomik bakımdan da dış destek olmadan darbe yapmaz. Darbeler ülkede bir ekonomik sarsıntı ve dışarda da bir güvensizlik yaratır. Bu durumu finanse edecek, darbecilere oksijen tüpü sağlayacak dış sermaye desteği şarttır. FETÖ bu konuda mutlaka ABD ile bağlantıları yapmıştır. Nitekim Mısır’da da, Ukrayna’da da böyle olmuştur. Brezilya’da da böyle olacaktır. Dolayısıyla açıktır ki tüm darbeler, küresel sistemin, yani liberalizmin darbeleridir. 
Yakın tarihte, dünyadaki liberal darbelerin en büyüğü Şili’de General Pinochet tarafından yapılmıştır. Büyük katliamların ve acımasız işkencelerin yaşandığı bu darbeyi liberal düşünür Milton Friedman’ın öğrencileri Şikago Okulundan aydınlar tezgâhlamıştır. 
 

Dersler 

Önümüzdeki günlerde 11 Eylül 1973 Şili ve 12 Eylül 1980 Türkiye darbelerinin yıldönümünü hatırlayacağız. Bu dersleri unutmayalım. 15 Temmuz’da tanklara, uçaklara, kurşunlara kafa tutan halkımız için aş, iş, eğitim, sağlık önemlidir. Demokrasi halkımıza işte bu bakımdan da gereklidir.  Türkiye halkı cuntanın darbeyle sahneye koymak istediği cinsten bir ekonomik düzeni asla kabul etmeyeceği gibi o tür bir düzenin Türkiye’yi küresel kapitalist merkezlere esir edeceğini de bilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğindeki devletimizden ve çalışkan Başbakanımız Binali Yıldırım’dan bu yönde yeni projeler ve gelir dağılımını düzeltici yeni açılımlar bekliyoruz.