Kayahan Uygur


Yayın Tarihi:

04 Ocak 2017 Çarşamba 01:00:00

Terör ile mafya her zaman birlikte 

İstihbarat örgütleri taşeron olarak sadece terör örgütlerini kullanmaz. Mafya grupları, uyuşturucu kartelleri, kara para aklama ve tefecilik lobileri, kumarhane ve eğlence yeri şebekeleri, beyaz kadın ticareti yapanlar ve FETÖ, Falun Gong, Moon gibi çakma dini örgütlenmeler de küresel istihbarata hizmet eder. Bazen de bir örgütün değişik kolları olabilir, FETÖ’nün terör ve sızma faaliyetleri, “alüfte işleri”, kara para sektörü ve mafya bağlantıları gibi. Çoğu zaman da mafya çeteleri, teröristler, din simsarları ve uyuşturucu tüccarları birlikte çalışırlar. Sonuçta hepsinin amacı şeytani yöntemler kullanarak üyelerine para, pul ve kendini üstün görmeye dayanan sahte bir mutluluk yaratmaktan ibarettir. 

İşbirliği çok eski 

Terör, emperyalizm ve uyuşturucu bağlantısı en az Venedik ile Haşhaşiler'in işbirliği kadar eskidir. Çağdaş emperyalist dönemin 1840-1860 yılları arasında Çin’e karşı açılan Afyon Savaşları ile başlaması anlamlıdır. Başta İngiltere olmak üzere ABD, Fransa ve Rusya afyon ticaretini yasaklayan Qing hanedanına karşı ordu ve donanmalarını göndermişlerdir. 

Bu saldırı savaşında emperyalistler mafya ile beraber çalışmışlar, ayıca Çin yöneticilerine karşı terörist eylemler düzenlemişlerdir. Bugün Türkiye’de de şubeleri bulunan saygın HSBC Bankası bu savaş sırasında afyon ticaretini finanse etmek için kurulmuştur. Çin yedi düvele karşı verdiği bu onur savaşını kaybedince Hong-Kong Çin’den koparılıp İngiliz egemenliğine bağlanmıştır. Bugün de emperyalistler Hong-Kong’daki varlıklarını sözde “demokrasi ve insan hakları” palavralarıyla devam ettiriyor, Çin’i ve tüm dünyayı zehirlemeye devam ediyorlar. 

ABD’de 1960’lı yıllarda başta Başkan John Kennedy olmak üzere Kennedy ailesinin değişik fertlerine yönelik suikastlar terör eylemiydiler ve siyasal hedefleri bulunmaktaydı, fakat uygulayıcıları mafya mensuplarıydı. 

Kurşun yıllar 

İtalya’da “kurşun yıllar” adı verilen 1970’lerde Gladyo’nun kanlı saldırılarında aşırı sol ve aşırı sağ terör gruplarının yanı sıra Mafya da rol aldı.  Siyasal çizgiyi belirleyen P2 Locasında çakma dini grupların temsilcileri de vardı. Aynı şekilde, Türkiye’de terör olayları mafya ve din istismarcılarının desteğiyle gerçekleştirildi. PKK’nın maddi kaynakları uyuşturucu ticaretinden, FETÖ’nünki ise büyük ölçüde kara para aklamadan kaynaklandı. Sonuçta Batı kökenli olan terör, siyasal faaliyetle ulaşamadığı amaçlara mafya ve uyuşturucu ile şantaj ve beyaz kadın ticaretiyle varmaya çalıştı. Tüm bu etkinlikler PKK’nın “devrimci” amaçlarına ve hoca bozuntusunun “ulvi” değerlerine son derce uygun araçlardı! 

TREVİ 

Kendileri terör ve mafyayı birlikte kullanan Batı devletleri bu tehlikelere karşı kurdukları organizmaları da bu mantığa göre çalıştırırlar. Avrupa Birliği’nin bir kuruluşu olan ve ancak 1992 yılından sonra üzerindeki gizlilik perdesi bir miktar kaldırılan TREVİ olarak anılan kuruluşun adındaki harfler bile bu mantığı ortaya koymaktadır.  “T” yani terörizm, “R” yani radikalizm, “E” yani extremizm olarak özetlenen her türlü aşırılık, “V” yani şiddet anlamındaki “violence” ve “İ” yani uluslararası demek olan “international”. 

TREVİ’nin açıklanan beş çalışma grubundan birincisi terörle, ikincisi kamu düzeniyle, üçüncüsü uyuşturucuyla, dördüncüsü nükleer güvenlikle, beşincisi afet halleriyle ilgilidir. AB’nin terör konusunda yürüttüğü faaliyet üyelerinin çoğu NATO üyesi olduğu için ABD ile geniş bir eşgüdüm içindedir. Ancak ABD dünya üzerindeki her türlü iletişimi kontrol etmekte kullandığı “Echelon” adı verilen takip ve dinleme sisteminden AB’yi yararlandırmamaktadır. “Echelon” grubunun üyeleri ABD ile birlikte İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dır. 

DEAŞ nasıl kuruldu? 

Bugün Suriye ve Irak’ın çöllerinde 125 değişik ülkeden gelme sayıları 30 bini bulan yabancı savaşçılar vardır. Bunların sadece seyahatlerinin bile çöldeki birkaç DEAŞ sorumlusu tarafından organize edilmesi tabii ki mümkün değildir. Bu iş dünyadaki tüm iletişimi kontrol eden, tüm para transferlerini saptayabilen, tüm uçak, gemi ve uluslararası karayolu taşımacılığını izleyebilen bir büyük gücün işidir. 

Bu arada Fransa, Almanya, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerden DEAŞ’a katılanların genel bir sosyolojisi AB tarafından çıkarılmıştır. Bu gençler arasında torbacılık, gasp, hırsızlık gibi küçük suçlardan sabıkalı olanlar çoğunluktadır. DEAŞ öncesi hayatlarını dindar bir tarzda geçirmiş olanlara, örneğin cami cemaati mensuplarına hemen hiç rastlanmamaktadır. DEAŞ militanlarının daha önce yaptıkları meslekler arasında gece kulübü ve diskotek kapılarında nöbetçilik, bodyguardlık, barmenlik gibi işlere sık sık rastlanmaktadır. Örneğin Fransa’da 2015 yılında Bataclan adlı konser salonuna saldıran DEAŞ savaşçılarının önceki yaşamlarına ait videolarda diskotekte eğlendikleri ve bayağı bir gece alışkanlığı içinde oldukları şaşkınlıkla görülmüştür. 

Tek yanlı bakmayalım 

Demek oluyor ki, terör örgütünün oluşumu, militanların saptanması, hedef gençlerin seçilmesi gibi konularda bile istihbarat âlemi ve suç dünyası arasında yakın ilişki her aşamada göze çarpmaktadır. Bu bakımlardan yılbaşındaki Reina saldırısı ele alınırken çok yönlü düşünmekte de yarar vardır. Dünyada her şey siyasal amaçlarla açıklanamayabilir, “bir abi tanıdım hayatım değişti” diyordu şakirt, “hem siyaseti iyi, hem ticareti üstelik hem de…