Yayın Tarihi:
06 Ocak 2017 Cuma 00:15:00
Vatan millet şekil mi?
Bu yazıyı şu veya bu kişiyi, siyasetçiyi, ya da herhangi siyasal akımı eleştirmek için yazmıyorum. Başımıza gelen bizim 200 yıllık serüvenimizdir, dünya kapitalist sistemine ucundan eklenmemizden kaynaklanır.
Kıstas nedir?
Diyelim herhangi bir bölgesel veya küresel sorun tartışılıyor, sık sık şunu görüyoruz ki taraflar işin özünü gözden kaçırıp ayrıntıya boğulmakla kalmıyorlar, daha da vahimi tartışmanın eksenini ve temelini gözden kaçırıyorlar. Eğer politika, hele dış politika konuşuyorsak kendimize esas alacağımız, çıkarlarını her şeyden üstün tutacağımız bir ölçüt vardır ki, o da eğer kendimizi vatansever olarak algılıyorsak sadece kendi ülkemiz olabilir.
Politika insana ilişkin bir konudur. İnsana ilişkin olduğu için de politikada hiçbir zaman tarafsız ve tam anlamıyla nesnel olamayız. Tartışmanın içindeki herkes şu veya bu ölçüde, kendi konumuyla da politik gelişmelerden etkilendiğinden taraf olmak zorundadır, ileri sürdüğü olgu, fikir ve kanıtlarla ister istemez bir tarafı desteklemiş olur.
Devlet STK değildir
Ülke içindeki politikaya ya da uluslararası meselelere yardım kuruluşları penceresinden bakamayız. Elbette dünyadaki tüm olaylar karşısında vicdanımızın sesini dinleriz, fikir planında, ya da dayanışma açısından elimizden geleni yaparız, ancak ülkemizi bütün varlığıyla bir çatışmanın içine sokacaksak bir kâr ve zarar hesabı yapmak durumundayız. Politikada eylem savunulan tarafa artılar getirmelidir. Tabii bu, bakış açısını kısa vadeli tutarak tek tek her muharebeyi ayrı ayrı değerlendirmek değildir. Bir savaşta bazı muharebeler kaybedilir, bazıları kazanılır, sonuçta savaşı kazanmak önemlidir.
İşte politikada ve özellikle dış politikada hesap vatan için yapılır. Şu veya bu parti, ya da sivil toplum örgütü için değil. Şu veya bu STK’nın lideri ve adamları daha fazla meşhur olsun diye ülke çıkarlarını hiçe sayan politikalar yönünde kışkırtmalar yapmak, yıkıcılıktır. Mensubu bulunduğunuz ülke zayıflayıp güç kaybediyorsa, desteklediğiniz STK daha fazla himmet toplayıp büyüse bile bunun bir önemi yoktur.
“Dünya beşten büyüktür” diyoruz, her alanda mazlum milletlerin yanında yer alıyoruz, Türkiye’miz dünyada milli gelirine oranla en çok yardım yapan ülkedir. Ancak gösterilen bütün bu fedakârlıklarla birlikte, gördüğümüz kadarıyla hükümet ülkemiz çıkarlarını değerlendirerek, karşılaşılabilecek riskleri hesaplamakta, yapılan girişimlerin kâr ve zararlarını dikkate almaktadır.
Vatanseverliğin anlamı
Devletin vatanseverlik ve milli değerler konusundaki bu hassasiyeti kamuoyuna yeterince yansımakta mıdır? Zannetmiyorum. Ayrıca, FETÖ grubunun muhafazakâr kesimde ve liberallerin sol kesimde son 20 yılda yaptığı tahribat özellikle gençliğin kafasını oldukça karıştırmıştır. Bugün samimi vatansever olduklarına inandığım gençler bile şöyle cümleler kurabilmektedir: “Türkiye Halep’e ihanet etti”.
Bir gencin böyle her açıdan hatalı bir ifade kullanması bence onun kusuru değildir. Bu gençleri böyle yetiştiren bazı Milli Eğitim Bakanları’nın çalışmaları bu ucube durumu ortaya çıkarmıştır. Daha 1994 yılında küreselleşme ile Türk devletinin ortadan kalkacağı, ortada sadece mahalli ve Müslüman küçük idari birimlerin kalacağı hayalleri bulunan birinin bakanlık yaptığı bir ülkedir burası. Gençlerin kafasını da bugün akademisyen olan bu ABD kuyrukçusu, liberal, küreselci ve ilkel kopyacının zihniyeti bulandırmıştır.
Türkiye biziz
Kusura bakmayın ama gençliğin kafasını bu hale getirenlere lanet ediyorum. Son Türk devletini ve İslamiyet’in umudu olan Türkiye’yi karalama ve karalatmak için gençliği yozlaştırma görevini ABD bu tür siyasetçilere vermiş herhalde. Ülkemizde Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la birlikte “tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak” ilkelerini savunan pek az siyasetçi vardır. Erdoğan ve tabandaki milyonlar, Türkiye’nin ayakta kalmasını sağlayan güç budur.
Vatansever gencimizin “Türkiye Halep’e ihanet ediyor” ifadesine dönelim. Türkiye nedir? Türkiye biziz. Bu ifadeye göre ihanet eden de biz olmuş oluyoruz. Hâlbuki bizim kökümüz de, temelimiz de, ölçütümüz de, metremiz de, terazimiz de Türkiye’dir. Başka terazisi olanlar bizden değildir, onlara tabii tahammül ederiz ama yerli ve milli saymayız. Bu eleştirim kendini şekilde vatansever gösterenlerle sınırlıdır zaten. Kaldı ki, dünyada Halep’e sırtını çevirmemiş olan, Halep halkını korumuş, savunmuş ve Halep için elinden geleni yapmış olan tek ülke varsa, o da Türkiye’dir.
Dayatılmış utanç
Avrupa devletlerinin 10 bin mültecinin ülkeye gelişinden bile korkup tir tir titrediği bir dönemde 3 milyon Suriyeliyi bağrına basmış olan ve bu nedenle her alanda bedel ödeyen Türkiye’nin kendinden utanacağı hiçbir şey yoktur, ama gurur duyması gereken pek çok şey bulunmaktadır. Ama ülkemiz aydın kesimi içinde hegemonya kuran FETÖ’cüler ve liberaller bizim gençliğimize “edinilmiş çaresizlik” ile birlikte “dayatılmış utanç” eğilimini benimsettiler. Okyanus ötesi küresel güçlerin bugünkü terör saldırıları işte böyle hazırlandı. Gençliğimizi milli değerlerden ve vatan kavramından uzaklaştırmak bilinçli bir emperyalist politikaydı.
Şimdi küreselcilikle birlikte yalan ve çarpıtmaları da birer birer kendilerine dönüyor, yıkılışlarını göreceğiz. Rövanş olacak, hem de bol gollü.