Yayın Tarihi:
07 Ekim 2018 Pazar 00:00:00
Ağrıların nedeni hormonlar olabilir
Vücudun tüm düzenini etkileyen hormonlar ağrının oluşumuna da zemin hazırlıyor. Özellikle stres; kortizon ve adrenalin hormonlarının fazla salgılanmasına neden olarak ağrıyı tetikliyor.
Ağrı denildiğinde nasıl bir tanımlama yapılması gerektiğini Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği aşağıdaki gibi özetlemiş ve bu tanımlama herkes tarafından kabul görmüştür. Bununla birlikte, ağrı hissi öznel ve kişisel, eşsiz ve çok boyutludur. Hastalık durumlarında ise olayın nasıl tamir edileceği noktasında daha kapsamlı bir açıklamaya ihtiyacımız vardır. Hormon sistemi, insan vücudunu bir bütün olarak etkileyebildiği ve diğer sistemlerle güçlü şekilde etkileşebildiği için bu süreci anlamak için gerekli olabilir.
DOKU HASARI OLUŞUR
Nosiseptif ağrı, doku hasarından kaynaklanan ve genellikle hasarın bulunduğu alandaki uyarılarla orantılı, keskin, acıtıcı veya zonklayıcı bir ağrı olarak tanımlanır. Nöropatik ağrı, sinir sistemini etkileyen hasar veya hastalıktan kaynaklanan ağrı olarak tanımlanır. Santral duyarlılaşma, sinir sisteminin bir koşulu olup kronik ağrı ve azaltılmış ağrı kontrol sisteminin geliştirilmesi ve sürdürülmesi sırasında uyaranlara karşı artan sinirsel bir tepki olarak karşımıza çıkar. Bu 3 kavram arasında belirgin bir çakışma vardır ve hissedilen ağrının spesifik olarak sınıflandırması gerekir. Araştırmalar ağrının iletilmesi, işlenmesi ve kontrolü sırasında proopiomelanocortin (POMC) ürünleri, adrenokortikotropin (ACTH) ve endorfinler dahil olmak üzere, tiroit sistem hormonları (TRH, TSH, T3), büyüme hormonu (GH), prolaktin, melatonin, insülin, calsitonin, somatomedin, somatostatin, histamin ve vazopressin gibi hormonal sistemlerle doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir.
HASTALIKLARIN AŞAMALARI VARDIR
Hormonal düzensizlik, kronik ağrı sendromlarıyla yakından ilişkilidir. Hormonlar, farklı kronik ağrı türlerinde farklı roller oynayabilir. Hormon bozukluğu, kronik ağrı sendromlarının bir bileşenidir. Hormonlar, başlangıç veya idame aşamaları sırasında kronik ağrı sendromlarının önemli biyo belirteçleri olarak hizmet edebilir veya gelecekte ağrılı hastalıklar için tedavi edici hedef olabilir. Hormonlar tıbbın en karmaşık, kavranması en güç konuları arasında yer alır. İnsanı bir bütün olarak ele alırsak yaşamımızın idamesi, yaşlanma ve hastalık süreçlerinde hormonların başat bir rol oynadığını söylemek iddialı olmaz. Bir vatandaş olarak, benim hastalıklarımda hormonlarım ne alemde, hormon seviyelerim düşük mü? Yüksek mi? Bunları bilmek önemlidir. Önemli olan diğer konu, erkek ve kadınların hormonal durumlarının farklı olduğu, bu durumun da kadın ve erkeklerde farklı ağrılara neden olduğudur. Erkekler ve kadınlar arasındaki en çarpıcı fizyolojik farklılıklardan biri, kadınlık hormonlarında, hem mutlak hem de döngüsel dalgalanmaların meydana gelmesidir. Cinsiyet hormonları erkek veya dişide ergenlikten sonra başarılı bir üreme fonksiyonundan sorumludur. Son zamanlarda, ergenlikle menopoz dönemindeki erkek ve kadınlar arasındaki ağrı duyumsamalarında belirgin farklılıklar ve kadınlarda birçok klinik ağrı sıkıntılarında döngüsel farklılıkların bulunması; ağrı deneyimini değiştirmede hormonların rol oynayabileceğini göstermiştir.
UYKUDA DA ETKİLER
Beyinde epifiz bezi tarafından sentezlenen ve salgılanan bir hormon olan melatonin, uyku ve biyolojik ritim gibi birçok önemli fizyolojik fonksiyonun düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Melatoninin ağrı üzerine etkileri konusunda son zamanlarda yapılan çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. Melatonin, farklı ağrı durumlarında farklı rollere sahiptir. Deneyler, analjezik etkilerinin opiat (morfin gibi) sistemle ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.
İLAÇ TEDAVİSİ OLABİLİR
Nöropatik ağrı durumunda melatoninin sinir hasarını tedavi etmede etkili olduğu bulunmuştur. Omurilik yaralanması, post-herpetik nevralji ve migren gibi rahatsızlıklarda oksidatif stres, bu koşullara olumsuz katkıda bulunmakta tedavi olarak da melatonin, serbest radikal toplayıcı olarak çalışan bir antioksidan görevi görmektedir. Ağrıyı engelleme potansiyeli göz önüne alındığında, yakın gelecekte faydalı bir analjezik olarak geliştirilebilir ve nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) veya opioidler kadar yaygın hale gelebilir.
DRAMATİK DEĞİŞİKLİKLER MEYDANA GELİR
Cinsiyet hormonlarındaki dramatik değişiklikler, ergenlik döneminde meydana gelir ve bu noktada klinik ağrı durumlarındaki cinsiyet farklılıkları da gözlemlenmeye başlar. Ağrı algısı benzer olup, ağrıyla baş etme konusunda erkeklerle kadınlar arasında farklılıklar vardır. Psikososyal mekanizmalar biyolojik mekanizmalardan daha önemli olabilir.
MESANE İLTİHABI OLUŞUR
Ağrıyla ilgili beyin aktivasyonu üzerine yapılan bir araştırma, adet döngüsünün genel bedensel farkındalık sistemlerini etkileyebileceğini ve bilişsel düzeyde ağrıyı kontrol edebileceğini ortaya koymuştur. Düzenli ovülasyon (yumurtlama) ve menstürasyonun (adet görme) başlangıcıyla birlikte, bir dizi klinik ağrı durumunun, adet döngüsü boyunca şiddetinde farklılıklar gösterdiği görülebilir.Açıkça, ağrılı menstürasyon, çene ekleminde fonksiyon bozukluğu, fibromiyalji, irritabl bağırsak sendromu (IBS), interstisyel sistit (mesane iltihabı) ve migren semptomlarında döngüsel varyasyon gösterebilir. Ağrı rahatsızlığının belirtileri, düşük veya hızla düşen östrojen düzeyleriyle alakalıdır.
TİROİT HORMONLARI
(TRH, TSH, T3) 1990'ların başında romatoloji uzmanları, bozulmuş tiroit fonksiyonlarının tedavisiyle, kas iskelet sistemi ağrıları üzerinde yararlı etkiler oluşturduğunu buldular. Bu sonuç, tiroit disfonksiyonu ve kas iskelet sistemi semptomları arasında potansiyel bir ilişki olduğunu düşündürdü. O zamandan beri, tiroit hormonlarının (TSH) baş ağrısı, artrit, eklem ağrıları, kas bozuklukları ve fibromiyalji gibi diğer kronik ağrı sendromlarında önemli rol oynadığı bulunmuştur. Diğer çalışmalar, tiroit hormonlarının (TH) anatomik, biyokimyasal ve nörofizyolojik düzeylerde santral sinir sistemi ve beyin fonksiyonlarının olgunlaşması için gerekli olduğunu ve tiroit hormonlarıyla ağrı algısı arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur.
ALGI
Santral sinir sisteminde nosiseptif (ağrı algılanması) sinyal iletişiminde önemli bir rol oynar. GABA-A reseptörü, omurilik sinir hücreleri ve serebral korteks (beyin zarı) üzerindeki etki yoluyla ağrıların baskılanmasına aracılık eder. GABA ve tiroit hormonları arasında karşılıklı bir etkileşim söz konudur. TH'ler, enzim sentezi, metabolizma, salınım, reseptör bağlanması ve geri alım dahil olmak üzere tüm GABA erjik sistemi etkiler. Aynı zamanda GABA, tiroit uyarıcı hormonu (TSH) uyararak TH'larını baskılar. Gelecekteki klinik uygulamalarda, tiroit hormonları ya başlangıç ya da tedavi aşamalarında kronik ağrı sendromlarının önemli belirteçleri olacaktır ya da ağrıların giderilmesinde tedavi edici bir rol üstleneceklerdir.
MORFİNLER VE AĞRININ KONTROLÜ
Ağrıyla ilgili en kapsamlı çalışılan hormonlar, endojen (içsel) opioid sistemine ait olup bunların en önemlisinin β-endorfin olduğu kanıtlanmıştır. β-endorfin güçlü bir ağrı kesici etkiye sahip olup dışarıdan verilen morfinden 18 ila 33 kat daha etkilidir. Monositler, makrofajlar, granülositler ve mast hücreleri. Bu, endorfinin akut ağrı fazında ve genel inflamasyonda oynayabileceği rolü kısmen açıklayabilir. İlginç bir şekilde, bu bağışıklık hücrelerinin endorfine has reseptörleri vardır, bu da immün hücreler üzerinde neden etkili olduğunu açıklar.
BAZI DURUMLARDA SİSTEM TESPİTİ GEREKİR
Çeşitli çalışmalarla gösterildiği gibi, opioid (morfin) reseptörleri merkezi ve periferik sinir sistemleri ve birçok nöronal - sinirlerle ilgili olmayan dokuda yaygın olarak işlev görmektedir. Vücut sıvılarında β-endorfin düzeylerinin değerlendirilmesi, hastalık teşhisi ve tedavisi için bir belirteç olarak yararlı olabilir. Lokal ağrı oluşumu ve santral sinir sisteminde bilgi işleme ve değerlendirme sistemlerinin glukokortikoidlerin akılcı kullanımını ve merkezi duyarlılık açısından kronik ağrı tedavi stratejilerini en iyi şekilde etkileyebilecek olan sistemlerin tespiti önemlidir. Gelecekte yapılacak ağrı çalışmalarında, hem cinsiyet hem de hormonal durumunun göz önünde bulunduruluyor.
KRONİK SANCILAR
Otoimmün hastalıkta, küme baş ağrısında, migrende prolaktin anormallikleri gözlenmiştir. Büyüme hormonu: Büyüme hormonu, ağrının zaman içinde azaltılmasında, kas ağrılarında yardımcı tedavi olarak etkin olduğu göstermiştir. Diğer kronik ağrı sendromlarını tedavi etmek için büyüme hormonunun etkinliği de daha fazla araştırmayı gerektirmektedir.