Mustafa Yılmaz


Yayın Tarihi:

20 Ekim 2018 Cumartesi 00:00:00

Bosna Benim Kız Kardeşim

Aliya İzzetbegoviç’in hayata gözlerini kapadığı hastane odasındayım. Odada sadece bir yatak ve bir komindin var.  Oda da, zaten “Bir yatak ve bir komidinden”  daha fazlasını alamayacak kadar küçük. Son nefesini verdiği ana kadar onunla birlikte olan doktoru ve hemşiresi ile sohbet ediyorum. Ertesi gün orada Türk Milleti adına Bilge Kral’a verdiğimiz sözün bir parçası olarak hayata geçirdiğimiz TRT’nin ALİJA dizinin çekimlerini yapacağız.  Her şey aslına uygun olsun çabasındayız.  Bilge Kral ne vasiyet etmişti bize…

“Bosna sizin kız kardeşinizdir. Bosna’ma sahip çıkın”

 Cuma günü Bilge Kral’ın aramızdan ayrılışının 15. yıl dönümüydü.  19 Ekim 2003 tarihinde saat 14.25'te hayata gözlerini yummuştu Aliya İzzetbegoviç.  Vefatından sadece 1 gün önce Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Viyana’dan dönerken, programda olmamasına rağmen Aliya İzzetbegoviç’i ziyaret etmeye karar veriyordu. Protokolün olmadığı bir dost ziyareti bu. Bir süredir bilinci kapalı olan Bilge Kral bu ziyaret esnasında gözlerini açıyor ve “Siz evlad-ı Fatihansınız, sizler emanetçisiniz bu emaneti koruyun” diyerek vasiyetini tekrarlayıp ertesi gün sonsuzluğa yürüyordu.  Aliya neden Bosna’yı Türk Milletine emanet ediyordu, evlad-ı Fatihan ne demekti? İki manası var evlad-ı Fatihanın; Osmanlı döneminde Balkanların fethine katılanların evlatlarının kurduğu akıncı ve istihbarat teşkilatına verilen askeri bir isimdir bu. Teşkilat 1846 yılında yasal olarak kapatılsa da, 1923 yılına dek gönüllük esasında süregelmiştir. Bir diğer manası ile de; Rumeli’nin fethi sırasında Anadolu’dan getirilip yerleştirilen Türkleri ifade etmektedir. Tarih boyunca bir çok kez el değiştiren Bosna-Hersek, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin ardından düzenlediği iki sefer ile büyük oranda Osmanlı topraklarına katılmış, bu dönemde elden çıkan Yayca Kalesi’nin Bosna Beyi Gazi Hüsrev tarafından 1528 yılında geri alınması ve 1536’da da Kilis Kalesi’nin fethedilmesi ile Osmanlı’ya dahil olmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in yayınladığı Kanunname ile tarih boyunca görmedikleri kadar huzurlu bir yaşama kavuşan Bosnalılar, Horasan erenlerinden beri tanıdıkları İslamiyet’e toplu halde geçiş yapmışlardır. Avrupalı Hristiyanların bir türlü ifade edemedikleri bu durum, Osmanlı’nın gönülleri fethetmesi ile ilgilidir. Bosna, Hristiyan Avrupa’nın ortasında Müslüman bir milletin Anadolu’dan göçen Türklerle bir bütün olarak yaşadığı vatan toprağıdır. Bosna sadece Bosna değildir. Bosna Mostar Köprüsüyle, Kurşunlu Medresesiyle, Başçarşı Camisiyle, Ali Paşa Camisiyle, Bursa Bezisteniyle İstanbul’dur, İzmir’dir, Konya’dır, Sivas’tır, Van’dır.

İşte bu sebepledir ki; 20.yüzyılda Avrupa’nın ortasında yaşanan vahşete ve insanlık suçuna karşı direnişin ve bağımsızlığın sembolü olan Aliya İzzetbegoviç, ortak kültürümüzden, medeniyetimizden ve kan bağımızdan dolayı Bosna’yı bizlere emanet etmiştir. Hem de sıradan bir emanet değil, bir kız kardeş olarak emanet etmiştir. Onu her zaman, herkese, her duruma karşı canımız pahasına korumak ve kollamak bizler için onurlu bir görevdir.

Silahların yerine kültürel emperyalizmle Bosna’yı “kendilerinden yapmak isteyenlere” karşı, hem Bosna hem de Türkiye bugün ve gelecek nesiller için bu bağı kopartmamak ve her daim yaşatmak adına süreklilik arz edecek ortak kültürel projeler üretmeli, var olanları da devam ettirmelidir. Vefatının 15.yılında Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’i saygı ve rahmetle anıyoruz.